Üstad Bediüzzaman, 1911’de Şam’daki Emevi Camiinde on bin kişilik bir cemaat karşısında irad ettiği Hutbe-i Şamiye’yi “Bütün levm (kınama) ve itab (azarlama) ve nefret; heva, hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanlar üstüne olsun” temennisiyle bitirmişti.
Eski Said makalelerinden birinde de “İttifak hüdadadır, heva ve heveste değil” diyerek çok önemli bir prensibi dile getirmişti.
Hüdanın manasına bakınca görüyoruz ki, bu kelime Allah’ın güzel isimlerinden biri. Ve aynı zamanda Allah’ın gösterdiği doğru yol anlamını da taşıyor ki, aynı kökten gelen hidayet kelimesi bu manaya karşılık geliyor.
Peki, Allah’ın gösterdiği doğru yol denilince neyi anlamamız gerekiyor? Elbette ki Fatiha Suresi başta olmak üzere Kur’an’ın birçok yerinde tekrarlanan “sırat-ı müstakim”i.
Sırat-ı müstakimden neyi anlamamız gerektiğine ışık tutan bir tarifi ise İşaratü’l-İ’caz’da okuyoruz: “Sırat-ı müstakim şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hâsıl olan adl ve adalete işarettir.”
Bu tarifin devamında insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için ihdas edilen üç kuvvet olarak kuvve-i şeheviye, gadabiye ve akliyenin mertebeleri izah edilirken, bu kuvvetlerin vasat mertebeleri kuvve-i şeheviyede iffet, kuvve-i gadabiyede şecaat, kuvve-i akliyede hikmet olarak tanımlanıyor.
Hayatın her alanında adalet, muvazene ve dengeyi sağlayan bu mertebelerle mümkün.
Namus ve ırzları payimal eden azgınlıklar; istibdat, tahakküm ve zulümler; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösteren cerbeze, çapıtma ve demagojiler bu kuvvetlerin vasat ve denge mertebesinden uzaklaşıp ifrat mertebesine sapmasının neticeleri.
Helale dahi istek ve iştiha duymamak, en korkulmayacak şeylerden bile korkmak ve hiçbir şeyden haberi olmamak da, sapmanın diğer ucu olan tefritin tezahürleri.
Sırat-ı müstakim çizgisi, tefrite de, ifrata da düşmeden vasat mertebede kalarak yakalanabilir. Tek tek her bir fertten başlayıp toplum hayatının bütün kademelerinde geçerli olan bu hassas dengenin kurulmasıyla ve hakkı hak bilip gereğine uymak, bâtılı da bâtıl bilip içtinap etmek ve uzak durmak suretiyle adalet hedefine ulaşılır.
İttifak da heva ve heveslerin ifrat ve tefritlerine değil, hüdayı temsil eden bu prensipler manzumesi üzerine bina edilir.