Siyasî tarihe “demokrasi mücadelemizin en önemli dönüm noktalarından biri” olarak geçecek gibi görünen 31 Mart 2024 yerel seçimine partiler ittifak yapmadan ayrı ayrı girerek yarıştılar.
Mayıs-2023’teki milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerine birlikte girmiş olan Millet İttifakı partileri de öyle yaptılar.
Sonuçlara baktığımız zaman şunu görüyoruz:
2023’te DP, SP, DEVA ve Gelecek Partilerinin adaylarını kendi listesinden gösteren CHP yüzde 25.35 oy almış. Seçime ayrı giren İyi Parti’nin oyu yüzde 9.69. Toplam 35.04.
Cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs’ta yapılan ikinci turunda Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy oranı ise yüzde 47.84 oldu.
31 Mart seçiminin sonuçlarına da bakarsak:
CHP yüzde 37.74 oy alırken, İttifakın diğer partilerinden SP yüzde 1, DP, DEVA ve Gelecek Partileri bindelik küsurlarda kalmışlar. İttifakla yolunu ayıran İYİ Parti’nin oyu ise yüzde 3.77.
Bu sonuçları karşılaştırınca şunu görüyoruz:
2023’te dört partiyle ittifak yaparak yüzde 25 oy alan CHP’nin, 2024’te partiler düzeyinde bir ittifak yapmadan girdiği seçimde bu oranı yüzde 37’nin üzerine çıkarması dikkat çekici.
Kazandığı illerdeki aday profillerinin, genelde Millet İttifakındaki ortak paydaya uygun özellikler taşıyor olması da manidar. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da öyle, Giresun’da başkanlığı kazanan SP kökenli Fuat Köse de, Balıkesir’de seçimi kazandıktan sonra Zağanos Paşa Camiinde sabah namazı kılarak göreve başlayan Ahmet Akın ve diğer birçok isim de.
Gerçi istisnalar da var, ama geneli böyle.
Bunun da sonucu olarak CHP’nin oy oranı kendi bilinen potansiyelinin çok üzerine çıkarak yüzde 38 gibi bir rakama dayanmış.
Bu oran 2023’teki milletvekili seçimi sonucuna göre büyük bir başarıya ve Özgür Özel’in “Türkiye ittifakı” dediği bir taban ittifakına işaret ediyor, ama cumhurbaşkanı seçimi ikinci turundaki yüzde 48’in on puan altında kaldığını da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Gerçi o yüzde 48’de Millet İttifakı dışındaki partilerden gelen desteğin de payı var. Ve Türkiye’nin tek adam rejimini tasfiye edebilmesi için, demokrasi ve hukuk ortak paydasında buluşan bir dayanışmayı yüzde 48’in çok üzerine çıkarması kaçınılmaz bir zorunluluk.