Bunca kriz ve problem yetmiyormuş gibi, şimdi de on ülkeyle patlak veren büyükelçi gerilimiyle meşgulüz.
AİHM kararına istinaden Kavala için “Serbest bırakılsın” açıklaması yapan Almanya, ABD, Fransa, Hollanda, Kanada, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya ve Yeni Zelanda Büyükelçileri evvelâ Dışişleri Bakanlığına çağrılıp “fırçalandı,” ardından Erdoğan’ın “İstenmeyen adam ilan edilip gönderilsinler” talimatına hedef oldu.
Diplomasi tarihinde görülmemiş bu asabî ve fevrî tepki Dışişleri’ni de sıkıntıya soktu.
Zaten Erdoğan’ın dış politikayla ilgili neredeyse her konuşmasında saç baş yolduklarından emin olduğumuz Bakanlık kadroları, bu son krizde iyice çileden çıkmış olmalılar.
Olay için eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun şu tepkisi manidar:
“10 büyükelçiyi istenmeyen adam ilan etmenin ne Kavala ile, ne de yargı bağımsızlığıyla bir ilgisi var. Öyle olsaydı Rahip Brunson Trump’ın telefonuyla, Deniz Yücel Merkel’in talebiyle bırakılmazdı. Devlet aklının yerini sokak kavgası söylemi aldı. Hukuku ayaklar altına alarak, dış politikayı at pazarlığına çeviren bu iktidar, ülkemizin itibarını yok etmiştir.”
İlk AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Yakış ise bu reste “Savaştan bir önceki adım” diyor.
Herhalde Kavala için dünya savaşı çıkmaz.
Ama her konuda iyice zora giren Erdoğan’ın “Dünya lideri dünya güçlerine nasıl yine kafa tuttu” dedirtme hesabıyla yaptığı bu çıkışın, kısa ve uzun vadede Türkiye’ye nelere mal olacağını kestirmek pek zor olmasa gerek.
ABD Büyükelçiliği diplomatik bir manevra ile olayın daha da tırmanmasını şimdilik önledi, ama sırada bekleyen bir de Demirtaş krizi var.
AİHM kararı gereği onun da bırakılmasını isteyen AB Konseyinin, Ankara’ya bunun için verdiği sürenin dolmasına sayılı günler kaldı.
Ama iktidar orada da ayak sürümeye devam ediyor. Adalet eski Bakanı ve YİK üyesi Cemil Çiçek’in “AİHM’in Öcalan için verdiği kararı uygulamıştık” hatırlatmasına rağmen.
Tutuklu yargılamayı yargısız infaza dönüştüren tek adam rejiminin Kavala ve Demirtaş örneklerinde somutlaşan ve dış politikayı da derin çıkmazlara sürükleyen hukuk tanımazlığı, daha nice insanın hayatını mahvediyor.
Demokrasi içinde âcilen durdurulup bertaraf edilmeli ki, tahribatı daha da büyümesin.