Türkiye’nin son dönemde hayatın her alanında kendisini hissettiren bir tıkanıklık daha yaşıyor olması ve bu tıkanıklığın çok boyutlu krizler şeklinde kendisini göstermesi, aynı zamanda “doğum sancısı” olarak nitelenebilecek yoğun sıkıntılara sebep oluyor.
Sancı iyiden iyiye şiddetlendi; demek ki doğum da bir hayli yakınlaştı. Temennîmiz, bu doğumun, çekilen sıkıntıları unutturacak mutlu bir başlangıca vesile olması. Esasen, Bediüzzaman’ın işaret ettiği gibi, sıkıntı ve musibetler geçmiş hata ve kusurların neticesi, ama gelecek saadetin de başlangıcıdır.
Gerçek şu ki, İlahî kanun her zaman olduğu gibi bugün de hükmünü yine icra ediyor ve neye lâyıksak o şekilde idare olunuyoruz.
İçinde debelendiğimiz her bir kriz, sonuçta kendi hatalarımızın neticesi ve tezahürü.
Şayet büyük çoğunluğu samimî Müslüman olan bir toplumda, ekseriyetin iradesiyle açıkça çelişen şeyler bu kadar kolayca yapılabilir hale geldiyse, bunda rol oynayan faktörleri çok iyi tahlil etmemiz gerekiyor.
Bu çerçevede, bin yıldır İslama hizmet etmiş ve bunu şeref bilmiş bir milletin çocukları olarak bu sıkıntıları yaşamamızın en önemli sebebi, hadislerle haber verilen ahirzaman hadiselerini doğru teşhis ve tahlil noktasında maalesef başarılı olunamayışı.
Bunun sebebi ise, Kur’an’ın çağımıza mesajını okuyup duyurmakla ve bu çerçevede ahirzamanı da bu mesajın ışığında değerlendirip gerekli ikaz ve irşadlarda bulunmakla vazifelendirilmiş olan “Çağın Müceddidi”ne tam anlamıyla kulak verilmemiş olması.
Bilhassa içtimaî ve siyasî konularda ortaya konulmuş olan ölçü ve prensiplerin çeşitli gerekçelerle dikkate alınmaması, ihmal edilmesi, uygulanmaması bu sıkıntıları getirdi.
Bu meyanda yapılan en büyük hatalardan biri, milyonlarca insanın hem ebedî hayatını mahveden, hem de son dönemde yaşadığımız çok boyutlu krizlerde görüldüğü gibi dünyevî saadetinin de canına okuyan ahirzaman eşhasının ve zihniyetinin kimi dindarlarca hâlâ referans olarak gösterilmesi.
Çözüm için, sıkıntı ve sorunun aslî kaynağından medet umulursa, çıkış yolu bulmak mümkün mü? Ve bu hatada ısrar edilirse, içine girilen kısır döngüden çıkılabilir mi?
Dileğimiz, bu gerçeğin artık anlaşılması.