“Peygamberimizin (asm) bahsettiği otuz yıl süren hilâfetin en önemli özelliği ahkâm-ı diniyeyi, hakaik-i İslâmiyeyi ve ahireti esas kabul etmesidir. (Mektubat, s. 58)
Böyle bir hilâfetin en ehemmiyetli vazifesi neşr-i hakaik-i imaniyedir. (Emirdağ Lâhikası, s. 65) Bu vazifenin içtimaî tezahürü ise adalet-i hakikiyedir. Neşr-i Hakaik-i İmaniye Risale-i Nur’un en temel hedefidir. İçtimaî konularda ise hakikî adalete göre mevzular açıklanır. Bu iki konu Risale-i Nur’un bir açıdan ana umdeleridir. “ (R. Levent. Yeni Asya. 21.11.2018)
Üstad, işte bunun için: “Bu zamanda Nurlar’la hizmet-i İmaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatini celp etmekle olur.” Ve “Sesim yetişse, bütün Küre-i Arz’a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattirler, fakat benim değildirler, Kur’ân-ı Kerîm’in hakaikinden telemmu’ etmiş şuâlardır.” demiştir.
Peki, bu “Kur’ân-ı Kerîm’in hakaikinden telemmu etmiş şuâları”, ilânat ve neşir ve nazarları celp etmek neyle ve nasıl olacaktır?
İşte Yeni Asya bundan 50 yıl önce, “Gayemiz vatan sathını bir mektep yapmaktır.” Parolası ile yayın hayatına atılmıştır.
Aynı zamanda bir mektupta, Üstad; “bu günlerde bunun gibi inayetin çok lem’aları var. Emin bunları, havadis-i yevmiye diye, bir fıkra yazacak. Belki size de gönderecek.” diyor. Bu da ‘Yeni Asya’ya işaret olsa gerektir.
Gazete, dergiler, kitaplar, özellikle Risale-i Nur Külliyatı, radyo ve internetin her alanında bu ilânat görevine başarıyla devam etmektedir.
Bunlardan başka, kitap fuarlarına katılım, paneller, konferanslar, mevlitler ile ilânat ve tanıtım görevi başarıyla sürdürülmektedir.
Özellikle meşum 15 Temmuz olayından sonra kitapçılarda ve fuarlarda yalnızca Yeni Asya’nın yayımladığı Risale-i Nur Külliyatı’nın satılması bu yayın ve neşir ve ilânat görevinin önemini gözler önüne seriyor.
Bunlarla beraber sosyal medya vasıtasıyla bu zamanda özellikle genç neslin dikkati daha çok celp edilmeli, bunun için yine genç kuşaktan faydalanma yolları düşünülmelidir.
28. Mektup 1. Meselede Üstad, zamanımıza ışık tutan belki de aynen gösteren bir cemaatten bahsediyor: “ O cemaat, telsiz aletlerin ahizeleri hükmünde, bütün dünyaya ders işittirmek istemek işareti ve hakikati ise, inşallah, tamamıyla sonra çıkacak. Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, ileride tevfik-i İlâhî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler ve birer telsiz telgrafın merkezi olurlar.” Burada bahsedilen telsiz telgraf acaba şimdinin bilgisayarları, akıllı telefonları (!) olabilir mi?
Yeni Asya bu neşir vazifesinde, meselâ; fuarlara katılarak, insanların Risale-i Nur üzerinde yasak(mı acaba?) algılarını kırması bile yeter aslında. Ama bunu yaptığı gibi ‘Hakkın yanında, haksızların karşısında olduğunu’ göstermekle de bu neşir vazifesini sürdürmektedir.
Türkiye’deki medya yayınlarına bakıldığında bir tek seslilik hâkimiyeti varmış gibi gözüküyor.
Bunların karşısında her zaman doğruyu söyleyen ve teşvik eden ve yanlışları çekinmeden söyleyen bir yayın organı gerekir. O da şu anda Yeni Asya olarak gözüküyor ve o hizmeti görüyor.
Ayrıca Risale-i Nur hakikatlerinin yeni (genç) nesle daha etkili nasıl ve hangi yollarla aktarılacağı konusunda bir anket yapılmalı ve farklı yollar araştırılmalı. Yeni oluşumlara göre yeni stratejiler tesbit edilip uygulanmalı.
Üstadın fihrist yazımında kullandığı ‘Ekip Çalışması’na önem vermeli ve uygulamalıyız. İhtisasa değer verip her kişiyi kendi istidadına göre değerlendirip verimli ekipler oluşturulmalı.
AB konusunda ve Siyasal İslâm konusunda Risale-i Nur hakikatleri çevresinde adeta yeni bir terminoloji oluşturulmalı ve bu dili bilen donanımlı kişilerden faydalanılmalıdır.