Bugün Millî Mücadele ile ilgili olarak, yine bir dizi sunturlu yalanın ekran ve mikrofonlardan beyinlere boca edileceği günlerden biri.
Bu yalanın birinci cümlesi şudur: Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımını attı. Nitekim, Samsun’un 350 bin nüfuslu en büyük ilçesine de “İlkadım” ismi verilmiş.
Bu sığ zihniyete göre, her şey o “ilk adım” ile başlamış; ondan önce hiçbir hareket olmamış, hiçbir şey yapılmamış, edilmemiş, falan…
Emrinde koca bir Kolordu bulunan Karabekir Paşa’nın, 19 Nisan 1919’da Trabzon’da Millî Mücadele hareketinin bütün şartlarını hazırladığını en iyi bilenlerden biri Şevket Süreyya Aydemir’dir. Fakat, ne tuhaftır ki, o bile bu açık gerçeği görmezden gelerek “Tek Adam”da bütün dikkatleri 19 Mayıs’a çekmeye çalışır. Muhtemelen, bu suretle Kemalistlere yaranabileceğini düşünmüştür. Maalesef, Cumhuriyet dönemi aydınlarının resmî görüş, resmî ideoloji sahiplerine yaranmak gibi bir zaafı vardır. Tıpkı, günümüzde de olduğu gibi.
Evet, Samsun’daki şu “ilk adım”a dair bakış açısı, resmî tarihçiliğin temelini teşkil ediyor ki, o temel, yüzde yüz katiyyetinde yalandır, yanlıştır, bozuktur, çürüktür…
Tâ 30 Ekim 1918’den başlayarak aralıksız şekilde devamla Trakya ve Anadolu’nun her tarafında kurulan Müdafaa-yı Hukuk Cemiyetleri’nin kahramanlıkları (Resmî “İlk adım” uğruna bunlar birer adım sayılmıyor) bir yana, M. Kemal’den 30 gün önce, yani 19 Nisan 1919’da Trabzon’a ayak basan Karabekir Paşa ile mücadele arkadaşlarının durumuna bir bakalım.
***
Evet, hürriyet ve istiklâl mücadelesinin yurt genelinde ve düzenli orduların iştirakiyle başlatılmasında, 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıkan Kâzım Karabekir Paşa’nın rolü birinci plânda gelir.
1906’dan itibaren günlük tutan Karabekir’in yazı ve evrakları, 1927’den sonra defalarca yapılan baskınlarla toplatılıp yok edilmeye çalışıldı. Ancak, yine de tamamını imha edemediler.
Karabekir Paşa’nın eserleri ve günlük notları derlenip toparlanarak yeniden neşredildi. İşte, size bu “Günlükler”den konumuzla ilgili olan kısımlarını özetler halinde takdim istiyoruz. Tâ ki, İstiklâl Harbi’yle ilgili hem yalan-yanlış bilgilerden yeni nesillerin zihnini arındırma, hem de doğru bilgilere ulaşma şansı, imkânı hâsıl olsun.
***
7 Nisan 1919: Beyazıt’taki Misafirhane-i Askeriye’yi Fransızlar işgal etti.
10 Nisan 1919: Bir haftaya kadar gideceğini zannederken Gülcemal Vapuru’nun Cumartesiye hareket edeceğini haber verdiler. Bin iş bir güne toplandı.
Dairede diğer ziyaretleri yaptım:
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Paşa: Şark’a gitme, tasfiye yapacaklar. Beyhude zahmet ediyorsun dedi.
Dedim: Şarka millî istiklâlimizi temine gidiyorum. Tasfiye artık mevzubahis değildir.
Dedi: Seni Divân-ı Harbe verirler.
Dedim: Bir kere Trabzon’a ayak basayım. Artık millî mahkemeler mevzubahis oluyor. Genç kumandanların Anadolu’ya bir an evvel gönderilmesine siz de çalışın ve siz de gelin.
***
11 Nisan 1919 Cuma: Selâmlığa (Sultan Vahdeddin ile görüşmeye) gittim. Huzurda kabul buyuruldum. Genç kumandanların bir an evvel Anadolu’ya tayinini tekrar rica ettim. Silâhlar toplanıyor, felâket dedim. İltifat ve duâ ettiler.
İzzet, Cevat, Şevket Turgut Paşa’ya: Şarkta millî mukavemet esaslarını kuracağımı söyledim.
M. Kemal Paşa’yı ziyaret ettim. Kemal Paşa hasta yatıyordu. Ameliyat yaptırmış. Anadolu’ya geçip fiilî uğraşmaktan başka çare kalmadığını söyledim. Behemehâl gelmelerini anlattım. Münakaşa ettik. Neticede “Bakalım, iyi olayım da, ben de öyle zannediyorum” dedi.
12 Nisan 1919: Hareket. Gülcemal Vapuru ile akşama kalktık. Kız Kulesi ile Selimiye arasında demirledik. Geceyi vapurda geçirdik. İtilâf (İngilizler) kontrol edecek!
Şark’taki plânımı yaverlerime anlattım.
13 Nisan 1919: Sabahleyin Boğaz’dan çıktık. Hava rüzgârlı ve bulutlu. Büyükdere’de İngiliz bayrağı çırpınıyor.
17 Nisan 1919: Samsun’a vardık. Hafif bir rüzgâr. ...Samsun’da bir Hint (sömürge) bölüğü, limanda bir İngiliz torpido ve muhribi var. Rumlar kırk-ellişer kişilik çete halinde fenalık yapıyorlarmış.
***
19 Nisan 1919: Trabzon. Sabahtan evvel sakit ve lâtif bir havada Trabzon’a vardık. Yeni vali Galip Beyle görüştük.
Trabzon Muhafaza-ı Hukuk Cemiyeti’nde dedim ki: “…Bugün iş Mehmet’in süngüsünün ucundadır. Ben ve ordum bu uğurda öleceğiz ve kuvvetle milletin hakkını alacağız. İstanbul’daki İtilâf donanması bugün bostanlardaki korkuluk gibidir. Ermenileri ise, bir hamlede ezmek hiçtir.”
Bu fikrim belediye reisine ve bazılarına hüsn-i tesir etti ve bu esasta çalışmaya başladılar.