Bugün, Ankara’yı şereflendiren Üstad Bediüzzaman Hazretleri için Büyük Millet Meclisi’nde resmen ve alenen Hoşâmedî (Hoş geldin) merasiminin yapıldığı 9 Kasım 1922 tarihinin 98. yıl dönümü.
Meclis Reisi olan Mustafa Kemal, o gün Başkanlık Kürsüsü’nden aynen şu önergeyi okudu:
“Riyâset-i Celileye! Vilâyât-ı Şarkiyye Ulemâ-i benâmından olup Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âliyi ziyaret etmek üzere İstanbul’dan buraya gelerek, Samiîn Locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretleri’ne ‘Hoşamedî’ edilmesini teklif eyleriz.”
Hemen ardından, önerge sahiplerinin isimleri okunur. Aynı tarihli Zabıt Ceridesi’ndeki belgede, söz konusu takririn altına imza atanların Bitlis, Muş ve Siirt mebusları olduğu görülüyor.
***
Bediüzzaman Hazretleri’nin İstanbul’dan ne zaman ayrıldığı ve Ankara’ya hangi gün vâsıl oluğuna dair kesin bilgilere henüz sahip değiliz. Bu konuda muhtelif rivayetler var. Bazı araştırmacılar, onun 9 Kasım’dan haftalar, hatta aylar sonra Meclis’e teşrif ettiğini söyler.
Bu nokta meçhûl olmakla beraber, kendisinin Ankara’daki reisler ve dostları tarafından defalarca dâvet edildiği hususu nazara alındığında, onun birkaç gün evvel gelmiş olabileceği hususu kuvvet kazanıyor. Yani, haftalarca, aylarca herhangi bir yerde bekledikten sonra esas dâvet edildiği yere gitmesi akla pek uygun düşmüyor.
***
Bu mühim hadise, o dönem itibariyle resmî tutanak olarak da kabul edilen Zabıt Ceridesi’nde, Rumî takvime göre “9 Teşrinisâni 1338” şeklinde kayıtlara geçmiş. Bu ise, Milâdî olarak 9 Kasım 1922’ye tekabül ediyor.
Bu arada, şunu da hemen hatırlatalım ki: 1 Mart 1917 ile 26 Aralık 1925 tarihleri arasındaki dönemde, Rumî ile Milâdî takvim gün itibariyle aynileştirilmiştir. Yani, şimdiki ve 1917 öncesi gibi arada 13 günlük bir fark bulunmuyordu.
(Zabıt Ceridesi: 9 Kasım 1922 Perşembe; 135. İçtima/Oturum.)
***
Aynı tarihli Zabıt Ceridesi’nde yer alan konuyla ilgili diğer bazı ifadelere gelince...
Öncelikle “Açık oturum” şeklinde gerçekleşen o günkü Meclis toplantısında, Üstad Bediüzzaman dinleyici salonunda (kendi ifadesiyle “Sâmiîn Locası”nda) oturmakta idi.
Zaten, çok özel bir dâvete icâbet ederek İstanbul’dan Ankara’ya gelmişti. Onu gören bazı milletvekilleri, Meclis Başkanlığı’na önerge verdiler. Önergenin (takrir) kabulüyle hemen o anda duâ için kürsüye dâvet edildi.
Bu hususla ilgili resmî tutanakta kayda geçen takdim metni de şöyledir: “Ulemâdan Bediüzzaman Said Efendi Hazretleri’ne beyân-ı hoşâmedi.”

Bediüzzaman için TBMM’de bir Hoşâmedî merasimi yapıldığını kaydeden
9 Kasım 1922 tarihli Zabıt Ceridesi’nin kupürü.
***
Son olarak, söz konusu hadiseye dair Tarihçe-i Hayatı’ndan Üstad Bediüzzaman’ın kendi ifadelerini aktaralım:
1338’de Ankara’ya gittim. İslâm Ordusu’nun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. “Eyvah,” dedim. “Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!”
Ankara reisleri, İngilizlere karşı Hutuvat-ı Sitte namındaki mücahedatımı takdir edip, beni oraya istediler. Gittim. Gidişatları, benim ihtiyarlık hissiyatıma uygun gelmedi.
“Bizimle çalış” dediler.
Dedim: Yeni Said öteki dünyaya çalışmak istiyor, sizinle çalışamaz; fakat size de ilişmez.
Evet, ilişmedim ve ilişenlere de iştirak etmedim.