Doğu Anadolu fay hattının bulunduğu bölgede (Elazığ-Malatya-İskenderun Körfezi) bugün mükerrer şekilde meydana gelen 7’den büyük zelzelenin bir benzeri, bundan 510 yıl evvel de vuku bulmuş.
Sene 1513. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş idi ki, Doğu Anadolu büyük bir depremle sarsıldı.
Söz konusu depremin Richter ölçeğine göre 7.4 büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor. Maddî yönden büyük hasara yol açan sarsıntın binlerce can kaybına sebebiyet verdine dair kayıtlar var.
Osmanlı kaynaklarında, daha sonraki tarihlerde de, yine aynı fay hattı üzerinde, daha küçük parçalar halinde ve daha düşük şiddette sekiz-on kadar depremin yaşandığı belirtiliyor. Cumhuriyet döneminde yine aynı şekilde…
Bu şiddet, hiç görülmüş-duyulmuş değil
Şiddetli sarsıntının yaşandığı Malatya’dan Hatay’a kadar uzanan fay hattı üzerindeki hemen bütün yerleşim merkezlerinde ölüm var, yıkım var, büyük hasar var.
Ölü sayısı ilk gün binlerle, yaralı sayısı on binlerle ifade ediliyor. Yıkılan yapıların sayısı da yine on binleri bulan sayıda olduğu kuvvetle muhtemel.
Netice itibariyle, bölgenin bilinen deprem tarihinde bazı ilkler yaşanıyor. Can kaybı ve mal hasarı en geçmişe kıyasla yüksek seviyede olduğu gibi, yaşanan depremin şiddeti ve aynı gün içinde tekrarı da yine ilkler arasında görülüyor.
Evet, bizim de yaptığımız araştırmaya göre, adı geçen fay hattı üzerinde 7.4’ü aşan büyüklükteki deprem ilk defa yaşanıyor. Keza, gece saat 04:17’den sonra vuku bulan 7.7 büyüklüğündeki sarsıntıdan sadece dokuz saat sonra şiddetli ikinci bir depremin birincisine yakın bir büyüklükte (7.6) meydana gelmesi yine ilkler arasındaki yerini almış oldu.
Bu noktada, hem araştırdığımız kadarıyla, hem de bazı uzmanların izahına göre, aynı yerde ve aynı gün için yaşanmış iki büyük depremi tarihî kayıtlar göstermiyor. Yani, bunun çok çok nadir bir hadise olduğu gayet açıktır. Şiddetli artçı şoklar bir yana, aynı hat üzerinde 7.5’ten büyük sarsıntıların peşpeşe yaşanmış olması cidden hayret verici bir durum olarak değerlendiriliyor.
Siyasetin seyrini değiştirdi
Yaşanan zelzele fâciası, aynı zamanda harareti yükselen siyasetin ve bir hayli hızlanmış durumdaki seçim kampanyalarının seyrini de değiştirdi.
Kezâ, cidden artık gına veren televizyonlardaki o sevimsiz ve de seviyesiz haber-yorum, konuşma-tartışma programları da sonlandırmış oldu.
Gerek meydanlarda ve gerekse televizyon programlarında, her insaf-vicdan sahibinin hissiyatını rencide eden, sabrını zorlayan o kadar çok yalan-yanlış şeyler zihinlere boca edilmeye çalışılıyordu ki, bunun da geçmişte bir başka benzeri yaşanmış, duyulmuş olmasa gerek.
Seçim kampanyasındaki bilgi kirliliği bir yana, rakipler arasındaki haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik, tarafgirlik meyli ve bilhassa dinî-millî istismarcılık cinayeti öyle bir raddeye varmış idi ki, hakikaten fıtrat kanunlarını dahi bir hayli zorladığı kanaatini uyandırıyordu.
Bütün Türkiye’yi etkileyen emsâlsiz-benzersiz deprem musibeti, söz konusu şu nâhoş vaziyete de bir ölçüde son vermiş oldu. Deprem, siyasî çekişme ve boğuşmanın seyrini ânî ve kesin bir şekilde değiştirip, hemen bütün milleti yardımlaşmaya ve muhtaçların imdadına koşturmaya sevk etti.
Her şeyde bir hayır ciheti bulunduğu gibi, büyük acılar veren deprem musibetinden de inşallah hayırlı bazı neticelerin hasıl olur ümidindeyiz.