Bugün, yani 17 Nisan günü üç tanınmış şahsiyetin vefât yıl dönümü. Kronolojik sıralamaya göre, tablo şöyle:
1) Anayasa hukukçusu Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, 17 Nisan 1967’de Hakk’ın rahmetine kavuştu.
2) AP’li Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu 17 Nisan 1978’de uğradığı bombalı bir sûikast neticesi şehit oldu.
3) ANAP’ın kurucu lideri ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisan 1993’te geçirmiş olduğu kalp krizi neticesi vefat etti.
Bu zatlara Allah’tan rahmet dileyerek, bugünkü yazımızı hürriyetçi ve demokrat bir ilim adamı olan merhum Ali Fuat Başgil’e ayırmayı uygun gördük. Şimdi bu mümtaz şahsiyeti biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
***
Türkiye coğrafyasında yetişmiş son yüz yılın en değerli ilim, fikir, hukuk ve siyaset adamlarından biri olan Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, 1893 senesinde Samsun Çarşamba’da dünyaya geldi. İlk ve orta tahsilinin ardından yüksek tahsile başlamıştı ki, I. Dünya Savaşı patlak verdi.

Bu sebeple, tahsilini tamamlayamadan, 1914’te henüz 21 yaşında iken yedek subay olarak askerlik görevine başladı. Tam dört yıl müddetle Kafkas cephesinde savaştı. Terhisten sonra tekrar İstanbul’a döndü ve yarım kalan hukuk tahsilini tamamladı.
Çevresindekilerle yaptığı istişareler neticesinde, mesleğinde kariyer yapmaya karar verdi. Bu maksatla 1921’de Paris’e gitti. Hukuk doktorasını orada yaptı. Ayrıca, felsefe ile siyasî ilimler sahasında ihtisas yaptı. 1929 sonlarında Türkiye’ye döndü.
***
Türkiye’de uzun yıllar öğretmenlik yapan, din, laiklik ve anayasa hukuku dalında yüksek ilmî vukufiyet sahibi olan Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’i, insanlarımız daha çok onun 1961’deki cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesiyle tanıdı.
27 Mayıs cuntacıları, devirmiş oldukları DP yöneticilerini insanlık dışı işkencelerden geçirip üç liderini idam ettirdikten sonra, yeni bir anayasa hazırlattılar. Seçmenin—şiddetli baskılara rağmen—sadece yüzde 65’inin “evet” dediği bu anayasa, 9 Temmuz 1961’de referanduma götürüldü. Ardından, iki meclisli genel seçimlere gidildi. Millet Meclisi 450, Senato ise 150 kişiden oluşuyordu.
Bu safhadan sonra, sıra cumhurbaşkanlığı seçimine gelmişti. Darbecilerin tek adayı vardı: Emekli Org. Cemal Gürsel.
İkinci bir adayın ortaya çıkması, o günkü şartlarda hiç kolay değildi. Rakip adaya tahammül edemeyen cuntacılar, Meclis’teki milletvekillerinin aday olarak ilân ettikleri Ali Fuat Başgil’e kin ve öfke duymaya başladı.
Nihayet, 24 Ekim 1961’de Başbakanlığa çağrılan Başgil’e, burada adaylıktan çekilmesi talebinde bulunuldu. Buna itiraz edince de, silâhlı dayatma yoluna gidildi ve adaylıktan zorla vazgeçirilmiş oldu.
Başgil’in Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi hususundaki baskı ve tehdidi, yıllar sonra Org. Sıtkı Ulay’ şöyle açıklayacaktır: “Ya Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçecek, ya da Etlik’te gömülmeyi kabul edecekti.”
Başgil’i baskı ve tehdit yoluyla aday olmaktan caydıran iki paşadan biri Org. Fahri Özdilek, diğeri ise Org. Sıtkı Ulay’dı. İkisi de 27 Mayıs darbecisi olup aynı zamanda Millî Birlik Komitesi’nin üyesiydiler. Bunlar, daha sonra mükâfat olarak “Tabiî Senatör” yapıldılar.
***
17 Nisan 1967’de İstanbul’da Hakk’ın rahmetine kavuşan Ali Fuat Başgil, birçok ilmî esere imza atmış bir şahsiyettir. Bazılarının ismi şöyledir: Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, Demokrasi ve Hürriyet, Gençlerle Başbaşa, Din ve Laiklik, Vatandaş Hak ve Hürriyetlerinin Korunması, 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri.
Araştırmacılar, Ahmet Cevdet Paşa ile Ali Fuat Başgil arasında önemli benzerlikler olduğu tesbitinde bulunuyor. Zira, her ikisi de kendi mazilerinden kopmaksızın, Batı dünyasının birikimlerinden istifade etmeye çalışmışlardır.