Dünya büyük bir sancı yaşıyor: Gün geçmiyor ki, yurttan veya dünyadan sarsıcı bir felâket, yahut dehşet uyandıran bir musîbet haberi gelmesin.
İşte, yurdun batısındaki Manisa ve çevresinde günlerce devam eden sarsıntıların daha korkusu geçmeden, bu kez ülkenin doğusundaki Elazığ ve çevresinde çok daha sarsıcı, hatta yıkıcı bir zelzele meydana geldi. Büyüklük 7’ye yakın noktada.
Deprem bölgesinde, can ve mal kaybı noktasındaki hasar tesbit çalışmaları devam ederken, ürküten artçı sarsıntılar da peşpeşe gelmeye devam ediyor.
Mevsim kış, havalar soğuk, insanlar perişan. Tabiî, telef olan ve barınak sıkıntısı yaşayan hayvanların durumu da içler acısı.
* * *
Bu yıkıcı depremin etki alanı o derece geniştir ki, Suriye’den İran’a kadar hudut harici birçok merkezden de rahatlıkla hissedildi. Yurt içinde ise, Malatya, Bingöl, Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Şanlıurfa, K.Maraş, Gaziantep, Kilis hatta Osmaniye’de bile yerin o anki titremesi insanlarda korku hissi uyandırmış.
(Tam da deprem anında telefonla irtibatlı olduğumuz Batman il merkezi, aslında deprem kuşağı üzerinde falan değil. Ama, yaşanan zelzele sarsıntısı o derece şiddetli hissedilmiş olmalı ki, telefonla görüşmeyi dahi kesmek durumunda kaldık.)
Uzmanlar tarafından, Doğu Anadolu fay hattının uzun zamandan beri sessiz-suskun bir vaziyette olduğu ve en geniş zaman aralığının dahi artık sonuna gelindiği hususu aylar öncesinden dile getirildi. Hatta, bu meyanda nokta tesbiti dahi yapıldı. Misâl, üç ay kadar önce bizzat Prof. Görür tarafından “Malatya, Elazığ, Sivrice” isimleri açık bir dille telâffuz edildi. Aynı anda, derhal harekete geçilerek bazı tedbirlerin âcilen alınması gerektiği söylendi.
* * *
Öte yanda, dünyanın birçok noktasında “beterin beteri” denilecek helâketler, felâketler, musîbetler yaşanıyor. Özetlemek gerekirse, şunları sıralamak mümkün:
* Dünyanın en zengin ülkesi olan Amerika’da, çok kısa aralıklarla şiddetli kasırga musîbetleri yaşanıyor. Atlas Okyanusu sâhillerinde yıkımlar meydana geliyor; binlerce insan evsiz, barksız kalıyor. En yüksek derecedeki sanayi ve teknolojileri bile, vâki musîbetler karşısında âciz kalıyor. Bu semavî belâların yanı sıra, ayrıca Orta ve Güney Amerika’dan kuzeye doğru, özellikle ABD’ye katar katar göç dalgaları geliyor.
* Benzer mahiyetteki kasırga fâciaları, zaman zaman Büyük Okyanus’ta, Hindistan, Doğu Asya ve Uzak Doğu’nun sahillerini de şiddetlice vuruyor. Aynı coğrafyada sel felâketleri de hemen hiç eksik olmuyor.
* Nüfusu bir buçuk milyarı bulan koca Çin ülkesi, yeni yeni zuhûr eden bulaşıcı bir virüsün istilâsı altında inim inim inliyor. Siyasî iktidarın Müslüman Uygurlara yönelik zalimâne politikaları, adeta taraf-ı İlâhiden acip bir sûrette cezalandırılmış oluyor.
* Yeni Dünya’nın en medenî, en gelişmiş ve şehirleşmede dünya birincilikleri olan Avustralya’da yaşanan ve milyonca hayvanın telef olmasıyla devam eden dehşetli yangın felâketi, sadece o coğrafya ile sınırlı kalmayarak, dünyanın atmosferini dahi menfi şekilde etkileyip kirletiyor.
* Kudüs işgal altında. Dünya acz içinde. Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da, Arakan’da, zaman zaman Irak’da oluk oluk mâsum kanı akıtılıyor. BM dahil, hiç kimse ve hiçbir kuruluş buna engel olamıyor, bir çare, çözüm şekli bulamıyor. Buralardan dünyanın birçok ülkesine kalabalık kitleler halinde mecburi göçler yaşanıyor.
* Koca Afrika kıt’asının pekçok yerinde ise, açlık ve kuraklık sebebiyle, hayat şartları dayanılmaz noktalara varmış durumda.
* * *
Görüldüğü gibi, hem küre-i arzın, hem de yeryüzünde yaşayan beşeriyetin sancıları giderek çeşitlenip şiddetleniyor. Bazıları bunu Kıyâmet Alâmetleri cümlesinden görüp ona göre yorumluyor. Tamamen haksız da sayılmazlar. Zira, söz konusu belâ ve musîbetler, sadece bir bölgeyi, sadece bir topluluğu etkilemekle kalmıyor. Umumîleşiyor ve dünyanın her tarafını tesir altına alıyor.
Bütün bu sancıları dindirmenin, en azından mânen sıkıntı, ıztırap çekmemenin yolu, gerekli fizikî tedbirleri aldıktan sonra İlâhî dergâha el açıp Hakk’a iltica etmek.