Yakın tarihimizin en dürüst, en samimî, en gayretli şahsiyetlerinden biri, hiç şüphesiz İsmail Enver Paşa’dır. (1881-1922)
Hakikat böyle olmasına rağmen, iki mühim talihsizlik sebebiyle, yüz yıldan fazla bir zamandır çok farklı, hatta üzerine kasten yapıştırılan “hain” damgasıyla tanıtılmaya çalışıldı, ne yazık ki...
O büyük talihsizliklerden biri, “Osmanlı’nın kıyameti” mânasını da taşıyan Birinci Dünya Harbi’nin onun “Başkumandan”lığı zamanına denk gelmesi olmuştur.
Diğer büyük talihsizlik ise, Mustafa Kemal ile aralarındaki husûmet ve rekabetten dolayı, Kemalistlerin kasdî saldırısına mâruz kalmış olması. Enver Paşa’yı hedef tahtasına koyan Kemalistler, ona karşı her türlü suçlayıcı ve karalayıcı damgayı mübah gördü, hatta kuvvet verdi.
* * *
Başkumandan Enver Paşa’yı bugünlerde yâd etmemizin ise, birkaç sebebi var.
Birincisi: Tam otuz yıldır (1878’den beri) askıda tutulan Meşrûtiyet’in, 23 Temmuz 1908’den itibaren yeniden işlerlik kazanması yönünde gösterdiği olağanüstü gayret. Öyle ki, arkadaşı Niyazi Bey ile birlikte kefenini boynuna takarak Selânik ve Manastır Dağları’nda bir direniş hareketini organize ettiler ve sonunda kan dökülmeksizin hürriyet ve meşrûtiyetin yeniden ilân edilmesine vesile oldular.
İkincisi: Bir yıl kadar evvel elden çıkmış ve Bulgar işgaline uğramış olan Edirne’nin kurtarılması ve 22 Temmuz 1913’ten itibaren tekrar Osmanlı idaresine geçmesini muvaffakiyetle sağlamış olması.
Şimdi, bu hadiselerle bağlantısı başta olmak üzere, İsmail Enver Paşa ve hizmetleri ile ile alâkalı nisbeten tafsilatlı bir değerlendirme yapmaya çalışalım.
İki Kahraman-ı Hürriyet: Enver ve Niyazi Beyler
23 Temmuz 1908’de, eski adı Ahrar-ı Osmaniye Cemiyeti, yeni adıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne mensup olan bazı yenilikçi subaylar, Manastır’da ve Selânik’te önce Hürriyet, ardından Meşrûtiyeti ilân ettiklerini açıkladı.
Bu hadiseden bir gün sonra da, Padişah tarafından askıdan indirilen Meşrûtiyet, birer resmî fermân ile ilân edildi. Böylelikle, tam 30 yıllık bir kesintiden sonra, Meşrûtiyet, Sultan Abdülhamid'in fermânıyla ikinci kez ilân edilmiş oldu.
* * *
Meşrûtiyetin bu resmî ilânıyla birlikte, otuz yıldır devam eden istibdat devri de son buldu. Aynı şekilde, Kànun-u Esâsî (Anayasa) yürürlüğe girdi. Hemen ardından, yeni partiler kurulup Meclis-i Mebûsan tekrar faaliyete geçirilmiş oldu.
Meşrûtiyet'in, Hürriyetle birlikte şifâhen ilânı, Manastır’da Niyazi Bey ve Selânik'te Enver Bey tarafından sağlanmış idi.
Bu ilân tarihi, Rumî 10 Temmuz (1324), Milâdî ise 23 Temmuz (1908) gününe tekabül ediyor. O zamanlar Rumî tarih revaçta olduğundan, eski zamanda Hürriyet veya II. Meşrûtiyet'in ilânına dair bahis açıldığında, çoğu zaman "10 Temmuz hareket-i mesûdânesi" diye söz edilirdi.
* * *
Hürriyet ve meşrûtiyetin ilânı, her ne kadar kansız gerçekleşti ise de, bu muzafferiyetin elde edilmesi hiç de kolay olmadı. Bu uğurda uzun yıllara dayanan bir mücadele süreci var. Namık Kemâl, 1888'de vefat etmiş olmasına rağmen, hemen bütün ömrü bu yolda dirayetle vermiş olduğu mücadelelerle geçti.
Dolayısıyla, bu büyük dâvânın fikrî/siyasî arka planında Namık Kemâl ve arkadaşlarının geldiğini de unutmamak lâzım.