"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ey nefsim! Hür ol, kul ol, mert ol!

M. Latif SALİHOĞLU
10 Ocak 2014, Cuma
Ne bu halin böyle?

Ey serkeş nefsim ve ey hayali arkadaşım!

Nedir bu telâşın? Niçin tedirgin oldun? Neden strese girdin böyle?
Bakıyorum da, sanki “sonun başlangıcı”nı hissetmiş gibi kara kara düşünmeye başladın.
Bakıyorum da...
Sanki güvendiğin dağlara kar yağmış, sanki servet yüklü gemilerin batmış, sanki kurduğun ballı şirketlerin iflâs etmiş, sanki var gücüyle estirdiğin rüzgârlar tersine dönmüş, sanki nice zamandır bel bağladığın fânilerden ihanet darbesini yemiş gibi acip bir hâl var sende.
Görüyorum ki, iyiden iyiye huzurun kaçmış. Başını yastığa koyup rahat uyku bile çekemiyorsun. Birden hafakanlar basıyor, korkunç kâbuslar görüyorsun. Rüyâdan irkilerek uyanıyorsun. Uykun bölünüyor. Sabahı zor ediyorsun. Her sabah, kafan allak-bullak şekilde ve “Bugün acaba kim kime operasyon yapacak? Bu operasyonlar zinciri nereye kadar uzanacak? Acaba, düellonun yan etkisi daha kaç insanın, kaç ailenin canını yakacak?” diye, türlü evham ve korkularla güne başlıyorsun. Geceler bir yana, gündüzlerin de işkenceye döndü senin.
Görüyorum ki, bu gidişle yataklara düşecek, harap olacak, belki de helâk olup gideceksin.
Senin bu acınacak halden kurtulma ümidin, bu fecî hastalıktan devâ bulma şansın vardır yine de...
Ama, önce bu hallere niçin düştüğünü, neden gece-gündüz azap çekmeye başladığını iyi bilmen, anlaman lâzım.
O halde, biz de öncelikle bu fasıldan başlayarak, şu pek hayatî görünen mevzuya öyle devam edelim...

Dinle, düşün, bak...

Ey gafil nefsim ve ey hayalî arkadaşım!

Şimdi bak, iyi dinle!
Sen bağlı olduğun, içinde göründüğün cemaati küçümsedin. Kendini beğendin, başkasına perestiş ettin. Dahası, başkasına yaranmaya çalıştın.
Çalıştın, ama yine de yaranamadın. Çırpındığın, hatta meddahlık yaptığın halde, yine de üvey ve iğreti muamelesi gördün. Sana tam itimat etmediler. Mâzini, geçmişini kötüle dediler. “Biz kırk yıldır yanlış yaptık” itirafında bulunmanı istediler. Bu zilleti de irtikâp ettin, fakat yine de memnun edemedin.
Nefesinle beraber, neredeyse bütün sermayeni tükettiğin halde, yine de bir faydası olmadı. Seni yine de aziz görmediler, kendilerinden biri saymadılar. İki arada bir derede kaldın. Şimdi şaşkınları oynuyorsun. Gözün kararıyor, başın dönüyor. Bir türlü çıkış yolu, doğru yönü bulamıyorsun.
Kezâ, sen keyfiyete değil, kemiyete ehemmiyet verdin. Kendi kuvvet merkezini hiçe saydın; kendini başka cereyanların rüzgârına kaptırdın. Bir türlü sükûnet bulmadın, bulamadın. Azap ender azap çekiyorsun. Daha da çekeceksin.
Çünkü, samimî kader arkadaşlarına, halis dâvâ kardeşlerine olan sadâkatini bozdun. Umumun hukukuna girdin. Temel içtimaî düstûrlara bile neredeyse tersinden baktın, yahut baktırmaya çalıştın. Veyahut, o kudsî düsturlara tersten bakanların ağzının içine öylece bakakaldın. Hiç ses çıkarmadın.
Seksen-yüz yıllık koca bir camianın izzetli, haysiyetli duruşunu lekedâr etmeye çalıştın, yahut çalıştırıldın. Hukuk-u Üstad’ı, hukuk-u Nuriyeyi çiğneme/çiğnetme bedbahtlığına düştün, yahut düşürüldün. Bir nevi ihanet etmiş oldun. Şimdi, o ihanetin sancılı, azaplı cezasını çekiyorsun.
Yine de “Oh olsun!” demiyorum; Allah kurtarsın diye duâ ediyorum.

Ömür sermayesi bitiyor

Ey mağrur nefsim ve ey hayalî arkadaşım!

İçinde bulunduğun cemaatin meşveretini küçümsedin, şûrâ kararlarını neredeyse alaya aldın.
Aklını mühendis yapmaya, sönük kafa fenerinle etrafı aydınlatmaya çalıştın. Pilin bitti, projen iflâs etti.
Hariçteki muvakkat başarılara, yaldızlı tablolara bakarak, tuttun bir de ahkâm kestin: “Bizim umumî şurânın kararı şöyle imiş; ama, buna rağmen ben aksi yönde karar verip gidiyorum” dedin.
Dedin ve gittin de, nereye vardın?
Dünyevî saltanatın hem geçici, hem aldatıcı olduğunu düşünmeyip de ne kazandın?
Başkası gibi, sen de aldandın; hem de çok fenâ halde...
Yola geldin mi? Aklın başına geldi mi, gelecek mi? Bunu henüz bilemiyor ve kestiremiyorum.
Lâkin, azaplı inlemelerini bâriz şekilde hissediyorum.
Bu inlemeler, acaba Niyâz-ı Mısrî’nin terennüm ettiği şu mânâya mı geliyor:
“Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ; Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.”
Veyahut, aslı Kürtçe olan şu darb-ı mesel mi senin hal-i pürmelâlini daha iyi tarif ediyor: “Kendimizi nihayet tanımaya başladık; lâkin, ömrümüzü de tüketmiş olduk.” Sözün orijinali:
Hattâ me xo naskır;
Me ômrê xo xelaskır.

Kendine gel, hür bir kul ol!

Ey mütereddit, mütehayyir nefsim ve ey hayalî arkadaşım!

Eğer kendine gelmek, emin olmak, huzur bulmak ve hatt-ı müstakim üzere gitmek istiyorsan kalp gözüyle bak, can kulağıyla dinle.
Sakın ha, kula kul olma. Aklını, fikrini, iradeni bir başka fâniye teslim etme.
Allah’a hakkıyla kul olabilmek için, kullara karşı şâhane hür ve serbest ol.
Aynı zamanda mert ol, merdâne davran: Hayata karşı da, ölüme karşı da.
Kimsenin minneti altına girme. Kimseden bir menfaat beklentisi içinde olma.
İçinde bulunduğun dairenin izzetini, şerefini, haysiyetini koru. Mesleğinin muhabbetiyle yaşa. Hizmetini, başkasının husûmetine bina etme.
Ehl-i imandan olan şöhretli şahısların ne meddahı ol, ne de hasmı. İki halden de hayır gelmez.
Bâki olan dâvânı, fâni omuzlara yükleme. Yüklemeye çalışanlara da iştirak etme, onlara yardımcı olma.
Allah’tan gayrı kimseye boyun eyme. Kimseye de tepeden bakma. Yaradan’ın senin için vâzetmiş olduğu emir ve yasak dairesinde yaşa. Rahat et.
Kâmil mânâda hür bir kul ol. Yoksa, hem hürriyetin elinden gider, hem kulluğun. Hem dünyada azap çekersin, hem ukbâda.
İyisi mi, şu hakikatli sözlere kulak ver ve burada tavsiye edilen ölçülü, mîzanlı düstûrlar dairesi içinde hayat ve hizmetini idame ettir: "Ey insan! Kur’ân’ın desâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakkın mâsivâsından hiçbir şeyi, ona taabbüd (ibadet) edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem, sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü, mahlûkat mâbûdiyetten (ibadet edilmekten) uzaklık noktasında müsâvi (eşit) oldukları gibi, mahlûkiyet (yaratılmışlık) nisbetinde de birdirler." (17. Lem’â, 2. Nota)
Evet, burada sana düşen, bunu yapmak ve böyle davranmaktır.
Ve illâ rahat edemez, huzur bulamazsın; azap içinde azap çekersin.
Veciz olduğu kadar hikmetli ve hakikatli olan bu dersi unutmamak ve hatırdan çıkarmamak şartıyla, Allah selâmet versin, doğru yolu göstersin ve istikametten ayırmasın.

Okunma Sayısı: 4138
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • MURAT DEMİRKAYA

    17.1.2014 09:48:00

    ABİ YAZINI YENİ OKUMAK NASİP OLDU TEK KELİME İLE MÜKEMMEL SANKİ ONLAR İÇİN YAZDIRILMIŞ BİR MEKTUP BİZİM DİLİMİZ VE LİSANIMIZ OLMUŞ.İNŞ.OKURDA DERS ALIRLAR VE BU YOLDAN GERİ DÖNERLER.ALLAH SELAMET VERSİN.DUA İLE SELAMLAR.

  • selim ertekin

    10.1.2014 23:38:00

    ALLAH RAZI OLSUN
    BİR MUSİBET BİN NASİHAT DERLER
    SİZİN NASİHATİNİZ BİN MUSİBET SONRASINDA GÖRÜLEN GİBİ FAYDALANDIRMIŞTIR.
    NUR TALEBELERİNİN OKUMASI DİLEĞİYLE

  • yavuzciftci

    10.1.2014 17:05:00

    Risalei nur bu sisli puslu ortamda pusula konumunda. Bu tür zamanlar R.Nurun önemini daha iyi anladım. Latif Abi sizlerde bu uygun durusunuzla gönlümüzde ayrı bir yerdesiniz.Allah sizlerden ebeden razı olsun.

  • abdullah günen

    10.1.2014 11:38:00

    MAŞALLAH , BAREKALLAH..ALLAH RAZI OLSUN.İNSANLARI FERAHLATIYORSUNUZ . AYNİ İHLAS VE MEHAZ İLE DEVAM.DR ABDULLAH GÜNEN BURSA

  • A. Zararsız

    10.1.2014 10:16:00

    Latif Kardeşim, Eline kalemine sağlık. Gönüllerimize tercüman oluyorsun. Şahsı manevinin duaları üzerine ve üzerimize olsun. Yazılarına şevkle devam inşallah...

  • Garib Doğu

    10.1.2014 09:51:00

    Enfes bir yazı.Risale- Nur’un metoduna uygun bir hitap.İç alemimizi tasvir eden bir yazı diyeceğim ama, bu durumuzu iazh etmekten uzak diye düşünüyorum.Galiba doğru olan,zihin,kalb ve ruh dünyamızın müşahedesi desem daha mı doğru olur?veya zihin kalb ve ruh alemimizin doğru okunması ve yansıtılması desem...Elhasıl manevi cevherlerle dolu ,hazine mesabesinde nurlu bir yazı...Tekrar tekrar tebrik ve takdir ediyor,muhabbetlerimi sunuyorum Aziz insan ve sevgili yazarım.

  • ramazan tavşan

    10.1.2014 09:38:00

    bolu da köroğluna gıpta eden özene onun gibi olmak isteyen ve öyle gören biri varmış. ama köroğlu ile arasında önemli bir fark varmış. bu zatın babası kör değilmiş. artık herke bana köroğlu desin diye kalkmış babasının gözünü kör etmiş. ama ona kimse köroğlu dememiş, körünoğlu demiş.ve tarihe böyle geçmiş.
    şimdilerde birileri de hiç kendine bakmadan dev aynasındaki görüntüsüne bakarak hareket etmeye başlamış. o dev ayna kırılmadan kendine de gelmesi mümkün görünmüyor.
    belkide minarenin başından dibine düşmekten korkuyor ama söyleyemiyor da olabilir. selamlar.

  • Zeynep (63)

    10.1.2014 09:35:00

    Ağabey, yazınızı gece vakti internetten okudum. Maşallah, çok güzel olmuş. Allah razı olsun. Tebrik ve dualar.
    Kardeşiniz Zeynep

  • Muammer

    10.1.2014 09:28:00

    Abiciğim, her dair iyi olmanızı diliyoruz. Yine ders ve nasihat yüklü harika bir yazı yazmışsın. Umarım, mesajınız yerine ulaşır ve bu yazıyı okuyan, dinleyen herkes istifade eder. Selamlar, hayırlı Cumalar.

  • m özmüş

    10.1.2014 09:16:00

    Beşer zulmeder kader adelet eder ...
    ey malum zevat hadi size uykusuz geceler.

  • Mevlüt

    10.1.2014 09:06:00

    abi elhamdulıllah mest-ü hayran eylediniz allah razı olsun

  • Bilgin Akoay

    10.1.2014 04:04:00

    ruhlari rahatlatma recetesi Allah razi olsun

  • atilla

    10.1.2014 01:10:00

    Derdimizi ve devamızı ne kadar yürekten yazmışsın Yürek adamı Salihoğlu. Ellerin dert görmesin.Rabbim seni muhafaza ve muvaffak buyursun. amin

  • H. İbrahim Yoncagil

    10.1.2014 00:08:00

    Gafil kafaya bir tokmak, bir ders-i ibret olmuş. Camiamız içinde herkesin okuması, her tarafta okunması gereken bir yazı. Barekâllah. Cenabı Hak tesirini halk etsin. Rabbim, gafete düşenleri uyandırsın. Sohbet meclislerinde okunmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Kendim de bunu yapmaya karar verdim. Niyet hayır, âkıbet hayır...

  • Şakir Yıldırım

    10.1.2014 00:06:00

    Kötülüğü emreden, yanlışlara sevk eden düşman-ı gaddar NEFS’e hitaben yazılmış enfes bir yazı. Bilhassa “doğru siyaset”i bulamadığı için “yanlış siyaset”lere sapan veya saplananları da uyandıracak, inşallah intibaha getirecek kadar tesirli görünüyor. Yazılmamış da, sanki yazdırılmış bir yazı. Tebrik ve dualar kardeşim.

  • ömer yavuzyiğitoğlu

    9.1.2014 20:40:00

    Şahane.
    Hemen herkes için.
    Sadre şifa, akla, kalbe şifa.
    Müsekkin hap niyetine..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı