"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geyve’nin medar-ı iftiharı: İsmail Hakkı Demir (10)

M. Latif SALİHOĞLU
28 Eylül 2013, Cumartesi
Unutulmaz hac hatıraları
Muhterem Recai Avcı Hoca, İsmail Hakkı Demir ile aynı dönemde yapmış oldukları mukaddes yolculuk esnasında orada şahit olduğu unutulmaz hatıraları aşağıdaki şekilde anlatıyor.
* * *
2001 senesinin Ocak ayında, hac ibadeti için İsmail Hakkı Amca ile birlikte mukaddes beldelere gittik.
Ayrı otellerde kalıyorduk. Benim yanımda annem, onun yanında hanımı olduğu halde, o beldelerde birçok defa buluşup görüştük, muhtelif mekânlarda aynı anda tavaflar yaptık, duâ ve ibadetlerde bulunduk.
Kaldığı otelde olsun, başka yerlerde olsun, ne zaman görsem elinde ya Cevşen var, ya da Risâle’den bir bölüm okuyor. Okumakla kalmıyor, yanına gidenlerle okumuş olduğu parçada keşfettiği mânâları şevkle, sevinçle paylaşıveriyor hemen: “Bakın, Üstad burada ne harika tarifler yapmış, ne güzel mânâları dile getirmiş” diyor.
Böyle yapmakla, bulunduğu ortamın havasını bir anda değiştirip daha feyizli, daha bereketli bir hale çevirmiş oluyor.
Zaten, onun olduğu yerde ne tenkit, ne gıybet, ne dedikoduya hacet kalırdı.
* * *
Annemle birlikte bir gün yine Harem-i Şerif’e gitmiştik. Baktım, eski Müezzinliğin altında Halime Anne ile yanyana oturmuş dinleniyorlar. Yorgun ve terlemiş vaziyetteydiler. Belli ki, tavaftan yeni çıkmışlar.
Biz de yanlarına vardık, onlara iştirak ettik. O esnada, Kâbe-i Muazzama’nın içinde, yanında, etrafında bulunan mekânları anlatmaya çalıştım.
Ardından, orada Kur’ân okuduk ve akabinde de bir duâ yapmasını istedim. Allah razı olsun, İsmail Amca bizi kırmadı. Beytullah’ı seyrederken, kendisi bir güzel duâ okudu ve hep birlikte bu duâya âmin diyerek iştirak ettik.
* * *
Yine bir gün Umre tavafı yapmak maksadıyla Halime Anne ile beraber ihrama girmek için Ten’im’e gidiyorlar. Ten’im Camii, Harem dışında olup ihrama girilebilecek en yakın noktada bulunuyor. (Malum, Kâbe hududu içinde ihrama girilemiyor.)
Ten’im’den gelip Umre tavaflarını yapıyorlar, namazlarını kılıyorlar, zemzemlerini de içtikten sonra “Sa’y” için Safa-Merve’ye gidiyorlar.
Ne var ki, İsmail Hakkı Abi, Sa’yin sonlarına doğru rahatsızlanmaya başlıyor. Zorlukla Merve’nin baş tarafına gelip orada kalıyorlar.
Bu arada, Halime Anaya diyor ki: “Hatun, ben bu Umreyi herhalde tamamlayamayacağım. Çok rahatsızlandım, belki de burada kalacağım.”
Halime Ana da, o anda çok endişelenip biraz da panik yapıyor. Belki tanıdık bir kimse bulurum ümidiyle etrafa bakınıyor. Kimseyi bulamayınca da üzülüyor ve başlıyor ağlamaya...
Hanımının bu halini gören İsmail Abi, kendi derdini unutup o da başlıyor bu kez hanımını teselli etmeye: “Hatun, öyle ağlayıp da üzülme. Allah ne takdir ettiyse, şüphesiz o olacak.
Tevâfuk eseri, biz de o gün annemle beraber onları ziyarete gitmiştik. Baktık, otelde yoklar. Sorup soruşturduk, hastaneye, Acil’e kaldırıldığını öğrendik.
Çok geçmeden, kaldıkları otele geldiler. Durumunun iyi olduğunu görünce, haliyle çok sevindik. Kendisine “Geçmiş olsun” dediğimizde ise, hepimizin duyacağı şekilde şunları söyledi: “Dünyadaki ömrümüz daha bitmemiş, demek ki. Mukadderatta ne varsa, burada onu görür, onu yaşarız. Zorlu bir imtihandan geçtik. Her şeyin hayırlısı olsun. Bunda da bir hayır-hikmet vardır.”
Orada da, yine bir güzel duâda bulundu ki, hepimiz bundan feyiz aldık, huzur duyduk.
Rabbim, ona rahmetiyle muamele etsin ve rızasına nail eylesin.
 
Ahmet Akkuş: Geyve’nin gönül eriydi
Aslen Iğdır’lı olup Matematik öğretmeniyim.
1990 yılı Temmuz’unda Balıkesir’den Geyve’ye tayinim çıktığında, oradaki ağabeylerden sordum: “Geyve’de tanıdık kimse var mı?” diye.
Onlar hemen İsmail Hakkı Demir’in ismini verdiler.
Geyve’ye gelir gelmez, hemen gidip İsmail Hakkı Ağabeyi ziyaret ettim. Balıkesir’den arkadaşların selâmını getirdiğimi söyledim.
İşte, o günden itibaren başlayan samimane dostluğumuz, 20 yıl müddetle hiç eksilmeden devam edegeldi. Hizmette, sohbette ve sair hayır işlerinde hep beraber olduk, birlikte hareket ettik.
Evet, İsmail Ağabey, bizim için çok iyi bir dost ve her zaman güvenebileceğimiz bir büyüğümüzdü. Bizden hiçbir yardımını esirgemedi ve zaten esirgemezdi.
Kezâ, o inançlarına sımsıkı bağlı; dâvâsına tam sadâkat ile hiç bıkmadan, usanmadan hizmet ederdi. Bu hizmetlere iştirak etmemiz için, bizleri de sık sık arar, dâvet ederdi.
Öyle ki, haftanın belli günlerinde telefonumuz çaldığında, eşim ve çocuklarım arayan kişinin İsmail Ağabey olduğunu tahmin ederlerdi ve çoğu zaman bu tahminleri doğru çıkardı.
Risâle-i Nur hareketinin hemen her yerde bir gönül eri, bir cefakârı, bir derleyeni-toplayanı vardır. Bizim Geyve’nin gönül eri ve cefakârı da İsmail Hakkı Demir idi.
Geniş Nur dairesinin hizmetinde, bir Tahirî, bir Sungur, bir Zübeyir neyi ifade ediyorsa, Sakarya ve Geyve ölçeğinde de İsmail Hakkı Ağabey onu ifade ediyor kanaatindeyim.
Onu hiçbir zaman unutmayacağımız gibi, her daim rahmetle ve minnetle yâdetmek durumundayız.
Allah nurlar içinde yatırsın. Mekânı Cennet-i âlâ olsun.
(Devamı var)
 
İsmail Hakkı Abi, muhtereme eşi Halime Teyze ile birlikte mukaddes topraklarda. (Yıl: 2001)
Okunma Sayısı: 1431
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı