Doğum anından itibaren sırasıyla yaşanan bebeklik, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve ölüm gerçeği, sadece insan evlâdı ve sâir canlılar için geçerli değil; aynı hakikat, devletler, hükûmetler ve partilerin ömrü için de geçerli.
Aynı şekilde, hayatın bu türden kademeli safhaları, insanların ömrü itibariyle uzayıp kısaldığı gibi, aynı uzama veya kısalma gerçeği, devletlerin ve hükümetlerin ömrü için de mahzâ hakikat.
Bu durum, yaşadığımız hikmet ve sebepler dünyasının değişmezi, yani mukadderattan olan halleridir. İnsanlar gibi, partiler ve hükûmetler de fenâya gitmekten, fâni olmaktan kurtulamıyor.
İşte, fenâya mahkûm olan insan unsuru tarafından vücuda getirilen söz konusu kurum ve kuruluşların tarihine bakıp değerlendirme yaparken, zahirî sebeplerin yanında İlâhî mukadderatın hissesi de nazar-ı itibara alınmalı. Aksi takdirde, hem işin kolay tarafına kaçılmış olur, hem de kimi tarihî şahsiyetler, teşekküller veyahut topluluklar hakkında yerli-yersiz, gerekli-gereksiz bilgiler yumağı serdetmiş olunur.
Oysa, her hadiseyi öncelikle objektif bir nazarla inceleyip, ardından “rasyonel, dengeli ve insaflı bir bakış açısıyla” yorumlayıp hakkaniyetli bir değerlendirmeye tâbi tutmalı.
Bu girizgâhtan sonra, şimdi günümüz siyaset ve hükûmet tablosuna dönelim.
* * *
On yedi yıllık siyasî iktidar, ilk ciddî tökezlemeyi son mahallî seçimlerde yaşadı. Hem de damarlarına, hatta iliklerine kadar.
Parti lideri, daha evvel bu tehlikeyi sezmiş ve aynen şu uyarıda bulunmuştu: Unutmayın, İstanbul’da tökezlersek, ardından Türkiye genelinde tökezleriz.
İşte, o ciddî tökezleme sürece başladı. Devamı da gelecek gibi. Üstelik, çok yönlü olarak: Hem içerden, hem dışardan. Yani, hem siyasetin genelinde, hem de parti içinde.
Tabiî, lider ve kurmay kadrosu dahil, partililerin çoğu bu acı gerçeği bir türlü kabul etmek istemiyor. Ne çare ki, mukadderat değişmez. Değil mi ki, ecel gelmiş cihane, başağrısı bir bahane.
Yakın geçmişte, tek başına iktidar olma keyfini süren ANAP’ın efsane lideri Turgut Özal ve yakın kadrosu da uzun ömür emeli (tûl-i emel) içindeydi. Ne var ki, hem kendisinin, hem de partisinin hâkimiyet devresi on yıl bile sürmedi. 1983’te açılan siyaset defteri 1993’te kapanmış oldu.
Bu açıdan bakıldığında, AKP’nin siyasî ömrünün nisbeten uzun olduğu bile söylenebilir. Ama, zaten başka demiştik: İnsan ömrü gibi, uzunluk-kısalık gerçeği, parti ve hükümetlerin ömrü için de geçerli.
* * *
Siyaset ve iktidar için yakınıp dövünmeye hiç gerek yok. Kaldı ki, bunun bir faydası da yok.
Esasen, yakın gelecekte yaşanacak muhtemel gelişmeleri birçok kimse fark ettiği içindir ki, tâ aylar öncesinden birtakım hazırlıklara başlandı.
Büyük bir ihtimalle, Türkiye siyaseti yeniden şekillendirilecek veya yeni baştan dizayn edilmeye çalışılacak. Temenni edelim ki, yeni tanzim “tanzim satış çadırları” gibi olmasın ve bilhassa şahsa bağlı, yani şahıs merkezli olarak teşkil edilmesin. Zira, “prensipler demokrasisi”, daha güvenli ve çok daha uzun ömürlüdür.
***
GÜNÜN TARİHİ: 03 Temmuz 1988
İkinci Boğaz Köprüsü
Yapımına 4 Ocak 1986'da başlanan İstanbul Boğazı üzerindeki ikinci asma köprü (F. Sultan Mehmet ), 3 Temmuz 1988’de tamamlanarak hizmete girdi. Açılışını BB Turgut Özal yaptı.
Birinci köprünün benzeri olan bu ikinci köprünün finans ihtiyacı, yine birincinin satışından elde edilen gelirle karşılandı.
Her iki köprünün geçiş ücreti aynı miktarda. Ne var ki, 3. köprünün maliyeti gibi geçiş ücreti de diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar yüksek. İhale bedeli ve şartları ise, hâlâ netlik kazanmış değil.