"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Savaş sonrası için tasarlanan Wilson Prensipleri

M. Latif SALİHOĞLU
19 Haziran 2012, Salı
Yakın Tarih Yazıları...

Birinci Dünya Savaşının dördüncü yılında (1918), savaşa katılan hemen bütün devletler yorgun ve bitap düşmüştü. Bu halsizliğe paralel olarak, savaşın içindeki milletlerde de, savaştan nefret ve barışa hasret yönünde gelişen duyguları kabardıkça kabarmıştı.
İşte, tam bu esnada, savaşa sonradan katılan Amerika Birleşik Devletleri tarafından ortaya yeni bir formül atıldı. 14 maddeden müteşekkil bu formülün adı "Wilson Prensipleri"ydi: Maddelerin özünde ise, milletlerin huzuru, barışı ve ülkelerin bağımsızlığı vurgulanıyordu.
8 Ocak 1918 günü, bu prensipler ABD Başkanı W. Wilson tarafından asıl maksadını taşıyan bir mesajla birlikte Amerikan Kongresine gönderildi.
Maddeler, kongrede tek tek okundu ve genel kabul gördü. Ancak, yine de bazı hususlar eksik veya yetersiz bulundu.
Bunun üzerine, Başkan Wilson 11 Şubat'ta prensipler manzumesini 27 maddeye çıkartarak, buna nihaî bir şekil verdi.
Aynı gün yaptığı açıklamada "Devletlerin yeni topraklar alamayacakları; savaş tazminatı ve cezaî tazminat alınamayacağı; milletlerin kendi geleceklerini kendi iradeleriyle ortaya koyması" yönündeki prensip ve görüşlerine açıklık kazandırmış oldu.
İşte, tarihe geçen o prensiplerin bir özeti:
1– Barış antlaşmaları açık ve şeffaf biçimde yapılmalı, gizlilik terk edilmeli.
2– Karasuları dışındaki denizlerde dolaşım, savaşta ve barışta hür olmalı.
3– Milletler arasındaki iktisadî engeller kaldırılmalı, serbest ticarete izin verilmeli.
4– Milletler, iç güvenliği sağlamaya yetecek miktarın dışında silâhlanmaya gitmemeli. Bunun için garantiler verilmeli.
5– Bağımsızlık yolu açılmalı ve sömürge topraklarında yaşayan halklara kendi kaderini belirleme hakkı verilmeli.
6– Rusya topraklarındaki yabancı birlikler ayrılmalı ve devletlerin de yardımı ile Rusya'ya kendi gelişimini sağlama imkânı verilmelidir.
7– Almanya, işgal ettiği Belçika topraklarını boşaltmalı ve burada savaş öncesi durum yeniden tesis edilmeli.
8– Almanya, işgal ettiği Fransız topraklarını derhal boşaltmalı.
9– İtalya'nın sınırları millî esaslara uygun olarak yeniden düzenlenmeli.
10– Avusturya–Macaristan İmparatorluğu halklarına kendi kaderini tayin hakkı sağlanmalı.
11– Romanya, Sırbistan ve Karadağ toprakları boşaltılmalı ve Sırbistan'a denize açılma imkânı verilmeli.
12– Osmanlı İmparatorluğunun Türk olan kısmına istiklâl hakkı tanınmalı. Çanakkale Boğazı, bütün milletlerin ticaret gemilerine açık olmalı ve bu husus garanti altına alınmalı.
13– Bağımsız bir Polonya kurulmalı ve Baltık Denizine açılmalı.
14– Büyük–küçük, bütün devletlere siyasî bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini karşılıklı olarak garanti altına alma imkânını sağlamak maksadıyla, milletlerarası bir teşkilât kurulmalı. (Bu son madde, BM'nin teşkiline giden yolu açmaya yöneliktir.)

Prensiplerin etkileri

Savaşa katılan devletler arasında barış görüşmelerinin başlamasını tetikleyen Wilson Prensipleri, etkisini ilk etapta Avrupa devletleri arasında gösterdi.
Almanya, Fransa ve İngiltere arasındaki barış görüşmelerinde, bu prensiplerin çok büyük rol oynadığını kabul etmek gerek.
Osmanlı Devleti ise, Wilson Prensiplerine ilk başta sıcak bakmadı.
Ancak, 1918 yılı sonlarına doğru hem yalnız, hem de çaresiz kaldığını görerek, bizzat kendisi harekete geçerek bu prensipler çerçevesinde hasımlarıyla bir barış görüşmesi talebinde bulundu.
İşte, 30 Ekim 1918'de yapılan Mondros Ateşkes Antlaşması, bu talebin bir neticesi oldu.
Ne var ki, ateşkes antlaşmasının kâğıt üzerindeki şartları gibi, bunların uygulanması safhasında da karşı taraf (İtilâf devletleri) hiçbir kànun–nizam tanımaksızın hareket ettiler ve bildiklerini okumaya devam ettiler.
İstanbul, Musul, İzmir, Trakya ve Anadolu'yu çepeçevre saran işgal hareketleri, özellikle İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlıların, ateşkes antlaşmasından ne anladıklarını açıkça ortaya koyuyordu.

Wilson Prensipleri Cemiyeti

Bu ismi alan cemiyet, 14 Ocak 1919'da İstanbul'da kuruldu.
Cemiyetin nihaî maksadı, Avrupa'dan ziyade Amerika'nın desteğini almak ve geleceğin Türkiye'sini ABD mandacılığı altında adım adım bağımsızlığa doğru götürmek.
Cemiyetin kurucuları arasında ise, şu isimler var: Halide Edip, Celalettin Muhtar, Ali Kemal, Refik Halid, Celal Nuri Bey, Necmeddin Sadık, Cevat Bey, Ahmet Emin (Yalman) ve Yunus Nadi.
Ekseriyeti gazeteci olan bu cemiyetin kurucuları, Başkanı Wilson'a gönderdikleri mektupta özet olarak şunu ifade ettiler: "Türk aydın ve ileri gelenleri 'Türk Wilsoncular Birliği' adını verdikleri bir teşkilât kurdular. Maksatları, dünyada yeni bir devrin müjdecisi olan ABD'nin büyük başkanına müracaat etmek olup, onun başında bulunduğu devletin yakın desteğini sağlamaktır. Arzumuz, nihaî bağımsızlığımızı sınırlayacak bir vâsilik (mandacılık) olmayıp, gelişmemiş ve geri kalmış bir milleti milletler topluluğunda şerefli bir yere yükseltecek bir eğitim faaliyetini (15–25 yıl gibi) ABD'nin destek ve himayesi ile sağlamaktır."

İŞGALCİ Fransız General Luis Franchet

Bir gün evvel (7 Şubat 1919) İstanbul'a gelen işgal kuvvetleri komutanlarından İngiliz general Allenby'den sonra, Fransız General Louis Franchet de geldi.
İstanbul'daki Rum, Ermeni ve Yahudi tebaadan kimseler, General Franchet'i coşkun tezahüratla alkışlayanlar arasında yer aldı.
Osmanlı hükümet merkezinde biraraya gelen yüksek rütbeli ecnebi komutanlar, İstanbul başta olmak üzere, Anadolu'nun tamamını işgal ve bölüşme planları üzerinde görüşmelerde bulundular.
Ne var ki, aralarında kısmî ihtilâflar çıktı. General Franchet'in zaman zaman İngilizlere karşı Osmanlı tarafını tutma eğilimi göstermesi de bu yüzden olsa gerektir.

Hayat mâcerası
1858 doğumlu olan Fransız general Luis Franchet (d'Esperey) I. Dünya Savaşı esnasında, önce Doğu Ordular Grubuna (1916), ardından Kuzey Ordular Grubuna (1917) komuta etti.
1918'de ise, Doğu Müttefik Orduları Başkomutanı olarak, Bulgaristan'a karşı hazırladığı saldırı plânını gerçekleştirerek Tuna boyuna kadar gelip dayandı.
8 Şubat'ta işgal altındaki İstanbul'a gelen Franchet, ayağının tozuyla Sadrâzam Tevfik Paşaya bir ültimatom vererek, bazı Osmanlı aydınlarının ve politikacılarının derhal tutuklanmasını, aksi halde İstanbul'u resmen ve fiilen işgale kalkışacaklarını bildirdi.
Tecrübeli bir devlet adamı olan Tevfik Paşa ise, diplomasi sanatını kullanarak İngilizlerle Fransızların birlikte hareket etmesine mani olmaya çalıştı. İşgal koalisyonunda yer alanlar arasında İngilizler başta geliyordu. Hemen herşey ancak onların tasdikine bağlıydı.
Bunu hazmetmeyen Fransızlar ise, Osmanlı hükümetiyle ipleri daha fazla germekten vazgeçti.
L. Franchet, 6 Nisan 1920'de Cafer Tayyar Paşa ile Edirne'de bir görüşme yaptı. Bu durum, Fransızların İngilizlerle tam bir ittifak içinde olmadıklarını gösterdi.
1921'de mareşallik rütbesine yükseltilen Franchet, Kuzey Afrika Orduları Müfettişliği göreviyle Afrika'ya gönderildi.
1942'de Fransa'da öldüğünde, ülkesi Alman ordularının işgali altındaydı.

Okunma Sayısı: 2923
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı