Parçalı bulutlu kalbim bugün. Küçük bir çocuk ağlıyor içimde. Sessiz kasırgalar, küçük kıyametler kopuyor.
‘Kimim ben?’ diye soruyor aklım, ‘neden buradayım, ne yapacağım ve nereye gideceğim, niçin bu yaşananlar?’
“Bunları hiç düşünmesem...?” diyor nefsim.
“Öğret bana o zaman, nasıl unutulur düşünmek?”
“Dünyaya geldiğim anda/ Yürüdüm hayli zamanda/ İki kapılı bir handa/ Gidiyorum gündüz gece”
DENKLEMLER
İnsanın kendini tanımak için verdiği mücadele, insanlığın en büyük mücadelesidir. Çünkü kendini tanımak sanıldığı kadar kolay değil.
Sokrat ‘kendini bil!’ derken, Yunus ‘‘İlim ilim bilmektir / ilim kendin bilmektir / sen kendini bilmezsen / bu nice okumaktır?’’ diye soruyor.
Zihnimiz bize zindanlar yaşatabilir ama; anahtarlarını da verir.
Akıl bir anahtar ancak; aklın anlaşılması için de, bir anahtar gerek. Yoksa geçmişin elemlerini, geleceğin korkularını hayatımıza boca eden bir işkence aleti.
‘Allah - insan - kâinat denklemini çöz, çözebilirsen! Durdur hayat yolculuğunu, durdurabilirsen!
“Uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum gündüz gece/ Bilmiyorum ne hâldeyim/ Gidiyorum gündüz gece”
ZİNDANIMIZ
Platon’un ilginç ‘mağara metaforu’na göre, mağaraya zincirlenmiş insanlar... Kendi şahsiyetini gerçekleştirememiş, farkındalığı gelişmemiş, kendini tanımayı başaramamış kişiler.
Mağaradan kurtulanlar ise; ışığı gören bilgiyi farkeden, kendini tanıyan insanlar.
“Bir kez bu yüksekliğe çıkmış insanlar, artık sıradan işlerle uğraşmazlar, karanlığa dönemezler.”
Zincirleri kırıp, mağaradan çıkma vakti gelmedi mi?
KELİMELER
Kalbimiz!.. İçimizin içi... Elemlerin, emellerin, sevdaların kaynağı.. etkilenen, incinen..
Dili olmayan kalbimiz... Seven, sevilen, üzülen, hislenen, inanan, hayal kırıklığına uğrayan.. Bazen dertleşecek bir dost bile bulamayan! Çığlık çığlık suskunluk!
Ve insana acı veren veya mutlu eden kelimeler.. Ne söylendiği değil, nasıl söylendiği önemli olan. Ancak gönülden söylenmiş sözler, kulağı aşıp kalbe ulaşabiliyormuş.
Bize kim olduğumuzu, ne demek istediğimizi ve nereye gittiğimizi en fazla anlatan dilimiz.. İnsanın büyüleyici kabiliyeti.. Haydi göster hünerini!
“Şaşar Veysel iş bu hâle/ gâh ağlaya gâhî güle/ Yetişmek için menzile/ Gidiyorum gündüz gece”
İÇİMİZ
Ey nefsim! Kendini tanımak, zincirlerinden kurtulup hür olmak için esaslı bir ‘iç yolculuğuna’ çıkmalısın! Özgürlük kendi içinde yoksa, hiçbir yerde yok demektir. Öğrenmeyi, soru sormayı bırakma. Allah’tan başka hiçbir şeyden korkma.
Hayatı ve insanları tüm iyilikleri ve çirkinlikleriyle kabullenip sevmeyi dene. Her şeyi yerli yerine yerleştir.
Bir elinde ümit ve dua, diğerinde ilim ve gayret olsun!
Her doğan yeni günü, ilk kez yaşıyormuşcasına yaşamayı öğren!
“Ben yere göğe sığmadım; mü’min kulumun kalbine sığdım” buyuran Rabbini unutma. Çünkü “Batın-ı kalp ayine-i Samed’dir.” Kıymetini bil!
Madem yolculuk devam ediyor, madem hayatının çoğunu, kendi içinde geçiriyorsun. Öyleyse; orayı temiz tut ve yaşanılacak güzel bir yer yap!