"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’ı anmak

Mehmet ÇETİN
30 Mart 2013, Cumartesi
Nâ’büdü Mütalâaları-32

Âyet müthiş bir müjdeyi haber verir. “Biz” zamirinin dâhil olduğu “Ey Rabbimiz!” nidasıyla hitap ederek, inananların her an zikrettiklerini ve zikir edebileceklerini takdim eder. Onlar ayakta ve yatarken daima Rableri ile beraberlerdir. Göklerin, yerin yaratılışını tefekkür ederler. “Bunları boş yere yaratmadın! Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederiz. Sen de bizi Cehennem ateşinden koru.”1
Risâle-i Nur Külliyatı’nda2 Yirmi Sekizinci Söz’ün sonunda yarım sahife kadar bahsedilen Cehennem bahsinin hatimesinde bu âyetin bir kısmının duâ olarak zikredildiğini okuyoruz. On Birinci Şuâ’da yani Meyve’nin Sekizinci Meselesi’nde duâ olarak aynı kısım zikredilir. Bakara Sûresinin 4. âyetinin kelime ve harf olarak tahlilinin yapıldığı İşârâtü’l-İ’câz’da da aynı kısım duâ olarak zikredilir.
Kur’ân, rububiyet ile alâkalı konuları zikrederken hemen peşi sıra ubudiyet ile olan vazifeyi de sıralar. Ubudiyetin toplamı üçtür: Kalb ile tasdik, dil ile ikrar, âzâlar ile amel. Buna göre âyette geçen “Allah’ı anarlar” dil ile yapılan; “ayakta, yatarken...” ise, âzâlar ile yapılan; “tefekkür” ise kalb ile yapılan kulluğa işarettir. İşte insan bunların toplamıdır. Dilin zikre; âzâların şükre; kalbin tefekküre dalması ile kul ubudiyetin zirvesine yükselir.
Âyette zikredildiği gibi insanın günlük hayatı ayakta dururken, otururken ve yatarken geçer. Bu üç hâlimiz ile hayatımızı devam ettirirken zikre mani bir şey söz konusu olamaz, olmamalı da. Kelâm âlimleri bu üç halin değişik tefsirlerini yapmışlardır.3
Tefekkür konusunda âyet istikamet verir. Allâh’ın Zat’ını değil, mahlûkatı yaratışını fikretmemizi söyler. Resûl-i Ekrem (asm) ise yaratılmışlar üzerinde tefekkür edilmesini, Yaratan üzerine tefekkür edilmemesini tembih eder.4 Kendini tanıyanın Rabbini tanıyacağı ise bir başka hadisidir. O halde Rabbi bilmenin yolu, mahlûkatın marifetinden geçmektedir.
Âlemdeki afakî ve enfüsî delilleri tefekkürle dopdolu olan Risale-i Nur Talebeliliği, karşılaştığımız her eşya ve vakıayı okuyabilme mektebidir. Her ne yaparsak yapalım, ne makamda olursak olalım, bu okumayı yapamadığımız zaman, dersimizi alamadık demektir.
Hayatımızın içerisinde ‘bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir öpmek’ ile muhatap olma durumlarında okuduklarımızın uygulamasını yapamıyor isek, bir yerde arıza var. En akıllı hareket, arızayı nefiste aramaktır. İmanî, tefekkürî okumaların azı da çoğu da faydalıdır, ancak uygulanamayan okumanın ne faydası oluyor sorarım kendime?
Evet, ibadetin en mükemmeli tefekkürle yapılanıdır. Tefekkürle yapılan ibadetin ardından kul, sıddıkların makamına yükselerek, Cehennem’den kurtulmanın duâsını yapar.
İşte bu makamda kul, “Ey Rabbimiz” diye duâsını yaparken kâinatın vekili olarak “nâ” (biz) zamirini kullanır. “Ey Rabbimiz! Bunları boş yere yaratmadın. Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederiz. Sen de bizi Cehennem ateşinden koru” duâsı külliyet kazanır.
Kazanılan külliyete “nâ” zamiri ile işaret var. Evvelâ bu duâyı vücudundaki zerreleri dahil ederek kendi adına yapar. Yanı sıra bütün ehl-i tevhid olan mü’minler namına devam eder. Kâinatta kendi lisanları ile Rablerini zikreden bütün zerrât ve mahlûkat namına onların ibadetlerini takdim mânâ ve makamı ile külliyet ikmal olunur.
İşte böyle bir mananın taşıyıcısı kul, vücudunun küçüklüğü ile beraber mahiyetinin ulvîliği ile Rabbine dayanarak ubudiyetinin adına ve mahlûkat namına takdim eder.
Göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür etmeyene sitem eden Resûl-i Ekrem (asm)5 eşinden izin isteyerek teheccüdde zikir ve tefekkürünü sürdürür. Sırt üstü yatma değil, yan üstü yatış düşünmeye daha elverişlidir. Âyet yatmayı yan üstü olarak ifade eder. İşte âyetteki hikmet beşere yol gösterir.
Nâ’büdü mütalâaları ile âyetlerin arasında dolaşırken bu defa hayatımızın her hâlinde Rabbimizi zikretmenin ehemmiyetini bir kere daha hamdolsun, anlamış olduk.

Dipnotlar: 
1- Âl-i İmrân, 191; Furkan, 65.
2- Bak. R. N. K.da Geçen Âyetler, M. Çetin, sh. 83.
3- F. Razi, T. Kebir, 7/269.
4- Keşfu’l-Hafâ, 1/311.
5- Elmalı, 2/581.

Okunma Sayısı: 652
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı