Bakara’nın son âyetinin ilk cümlesinde, gücümüzün üzerinde teklifin olmayacağı müjdesi verilir. “Allâh, sizin için kolaylık murad eder, sizin için zorluk murad etmez”1 ile birbirini teyid eden bu âyetler, kulun güçlerini aşan fiil ve davranışlarla mükellef kılınmayacağını anlatır. Bu âyet Allâh’ın din gönderme ve kanun koyma hikmetinin temelini oluşturmaktadır. Zira bu din ve kanuna muhatap olanların yapılan teklife güçlerinin yetmesi gerekir. Güç yetmeyecek teklifin yapılması hikmet, adalet, rahmet gibi sıfatlarına zıttır.
“Teklif-i mâlâyutak caiz midir, değil midir?” konusu Kelâm âlimleri arasında uzun süre tartışılmıştır. Ehl-i Sünnete göre gücümüzün üzerinde teklif yoktur ve caiz değildir. Mutezile bu âyetin yorumunda ayrılarak şerli fiillerin yaratılmasında Allâh’ı tenzih etme adına kulun fiilinin yaratılmasını kula verir. Böylece Allâh’ın yaratma iradesine sınır getirerek, kaş yapayım derken göz çıkarır ve Ehl-i Sünnet’ten ayrılır.
Batıl şeylerin tasvirine temiz zihinleri ifsat etmeme adına girmeyerek Ehl-i Sünnetin bu konudaki görüşlerini Risâle-i Nur’dan anladığımız kadarıyla ifadeye çalışalım.
Genel mânâsı ile “emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker”e tabi olmak bütünüyle ibadettir. Bir başka ifade ile Allâh’ın yap dediklerini yapmak ve yapma dediklerini yapmamak en geniş ve genel mânâsı ile ibadettir. Biz de ubudiyetimiz gereği bu ibadeti yaparız.
Rabbimizin, emirleri olan ibadetleri bize farz kılarken, yapabileceğimiz, gücümüzün yetebileceği boyuta indirdiğinden asla şüphemiz yoktur. Mi’racda namazın elli vakitten beş vakte indirilmesi çok sırlarla beraber bizim yapabileceğimiz şekilde/vakitte olması buna bir misâl değil midir? Keza Kur’ân’da önceki kavimlere yüklenenlerin bize yüklenilmemesi2 şeklindeki duâlar bunun başka bir ifadesidir.
“O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan sakının, (nasihatlerini) dinleyin, emirlerine (itaat) edin ve kendiniz için bir hayır olarak (Allah) yolunda sarf edin.”3 âyeti bize hem imdad ve hem ışık olmakta.
Bediüzzaman Hazretlerinin, Külliyatı’nda hayatı değerlendirdiği “hem madem”li kıyaslamalarının nebeân ettiği4 bu “Lâ yükellifullahu nefsen illâ vüs’ahâ” âyetinde “Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez” buyurulmaktadır.
Dinin en genel ve geniş özelliği kolaylık olmasıdır. “Kolaylaştırın, güçleştirmeyin” hadisi bu istikameti göstermektedir. İslâm’ın beş şartının durumu müsait olanlara göre hüküm alması bu cümledendir. Farz-ı kifayenin değerlendirmesine bu noktadan bakmak gerekir. Evet, dindeki ruhsatlara bu açıdan bakmak gerekir.
Dolayısıyla bu âyet, Allâh’ın din gönderme ve kanun koyma hikmetinin en büyük temelini özetlemiştir.5
Ne tarafından bakarsak bakalım; teklif-i mâlâyutâk caiz değildir. İnsana gücünün üzerinde bir teklifin yapılması imtihan iradesinin hikmetine, adaletin hikmetine, rahmetin hikmetine zıttır. Aklın yolu da budur.
Dipnotlar:
1- Bakara 185; Hac 78.
2- Bakara 286.
3- Teğâbün 16.
4- Mektubat, 119.
5- Elmalılı, c. 2, sh. 353.