Seçimlere yaklaşık iki hafta kalmışken, siyasetin seviyesi yerlerde sürünmeye devam ediyor. Birileri siyasette dizaynlar yapıldığını söylerken, liderler birbirlerini suçluyor. Buna nasıl “dur” denileceği konusunda ise, hiç kimse adım atmıyor, çözüm yolu teklif etmiyor.
Önce CHP’de, sonra da MHP’de yaşanan kaset skandalları üzerinden yapılan politik konuşmalar, siyasetin çirkinliğini de gözler önüne seriyor. Kaset skandalları ile sarsılan ve seçime giderken yardımcılarından birçoğu istifa eden Devlet Bahçeli ise, CHP’yi gizli kamera görüntüleriyle dizayn eden bazı güçlerin şimdi MHP’yi gözüne kestirdiğini söylerken, “O zaman 3. aşamada AKP’nin bir dizayn projesi de olsa gerekir” diye ikazlarda bulunuyor. (Vatan, 26.5.2011)
Kaset skandalları ile ilgili olarak, kimisi “derin güçlerin operasyonu” diyor, kimisi “parti içinden Bahçeli’yi istemeyenlerin yaptığı komplo” diyor. Kimisi “tezgâh”tan bahsediyor, kimisi “ihanet”ten bahsediyor. Kimisi “ABD gizli servisi yaptı “diyor, kimisi ABD’de başka adreslere işaret ediyor.
Ancak şurası gerçek ki, kaset skandalları, siyaseti çirkinleştirdi ve tehlikeli bir boyuta taşıdı. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan seçimlere gölge düşürdüğü ve siyaset kurumuna zarar verdiği de muhakkak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de kaset tartışmalarına katıldı. Olayı “şantaj” olarak gördüğünü söylerken “çirkin” benzetmesini yaptı ve “Bu tip işleri organize edenler ortaya çıkarılmalıdır. Bu tür şantajlar karşısında ilkeli ve prensipli durulmalıdır” diyerek de meselenin kısa zamanda çözülmesi gerektiğine işaret etti.
Gül’ün bu açıklamasında geç kaldığını söyleyen Bahçeli ise çarpıcı ifadelerde bulunuyor. “Bizim hareketimizi engellemek için birbirlerine kurşun sıktılar. Ama hiçbir zaman bu dönemdeki kadar ahlâksızca işler yapılmadı. Bu yapılanlar kurşundan daha ağır” derken, bunun “çok adice bir şey” olduğunu da ifade ediyor. (Hürriyet, 26.5.2011)
«««
MHP’li 10 yöneticinin kasetlerinin çıkmasından sonra, MHP’nin oyunun arttığının söylenmesi de, baraj altına indiğinin söylenmesi de siyasetin çirkin yüzünü temsil ediyor. Zira, siyasetin millete yararlı olacak projeler üzerinden yapılması gerekirken, bu tür kirli siyaset malzemeleriyle yapılmasına başta siyasetçiler olmak üzere herkesin karşı durması gerekmektedir.
Zira bir genel başkan çıkıp ilköğretim öğrencisine önce “Kız arkadaşın var mı?” diye sorup, “çok” cevabını alınca, “Sen çapkın bir erkeksin o zaman. Dikkatli ol kasetin çıkmasın sonra” demesi siyasetçilerin sözlerine ne kadar dikkat etmesi gerektiğini gözler önüne serdi.
Meseleye hem siyasî, hem de şahsî ahlâk penceresinden bakanlara ise pek rastlanmıyor. Oysa bu meseleye de tek başına “özel hayat” diye bakıp, içinden sıyrılmak da yanlıştır. Çünkü, her şeyden önce siyasetçi topluma örnek olan insan olmalıdır. Siyasetçiler aile yaşantısıyla, konuşmalarıyla, duruşuyla örnek olmazsa toplumun yozlaşmasına sebep olabilir.
Meselenin ahlâkî boyutundan açıklamalara pek rastlanmasa da, az da olsa bu konuya dikkat çekenler çıkıyor. Bunlardan birisi de Bahçeli’nin Başdanışmanı İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Erdem oldu. Erdem, “Bu tür suçu işleyenler ahlâkî değerleri hiçe saymış ve bireysel olarak günahı üstlenmiş, Allah’ın katındaki yerini almıştır” diyerek meselenin can alıcı noktasına dokunuyor.
Zaman zaman televizyonlar ve internetteki zararlı yayınların çocukların gelişimi için büyük tehlike olduğunu yazıyoruz. Anlaşılan bundan sonra büyüklerin de ahlâkî yönden çöküntüye gitmemeleri için bu tür yayınlarla uyarmak gerekecek…
«««
Özetle, son dönemde yapılan çirkin siyasetin iki boyutu var. Bunlardan birisi siyasî ahlâk, diğeri de siyasetin bu tür şeyler üzerinden yapılması. Bu ikisi de demokrasimiz açısından vahimdir. Çünkü, herkes kendi arasında konuşurken, “Bu vekilin de kaseti var mı?” acaba diye düşünmeye başlarsa yeni parlamento oluşturulmadan hem Meclis, hem de demokrasi zarar görecektir.
Son olaylarda da ortaya çıktı ki, politikacılar bu iki konuda da dikkat etmeli, millete kötü örnek olmamalıdır. Bu minvalde, siyasetçiler kendine derhal çekidüzen vermeli…