Şöyle ki:
’’Otuz Birinci Mektub’un Yirmi Beşinci Lem’ası, maddî ve mânevî bütün hastalıklara mükemmel bir devadır. Altıncı Deva’nın iki defa yazılmasını merak ettim. Hatırıma geldi. Birden yirmi beşe kadar devaları topladım 325 oldu. Tekrar eden altı numaralı devayı da zammedince 331 çıktı. Söylenişte ve yazılışta ekseriyetle hazfedilen bu rakamlardaki bin sayısını nazar-ı dikkate alırsak, 1325 ve 1331’de âlem-i İslâmın başına gelmiş musibetlere bu Lem’a’da mahfî işaret bulunduğuna hükmeyledim.” (Barla Lâhikası, s.489)
1325 rumi 1909, 1331 Rumi 1916 yıllarına tekabül etmektedir. Bu yıllarda İslâm Âleminin özellikle Osmanlı’nın başına gelen musibetlerden bazıları şunlardır: Otuz Bir Mart Olayı, II. Abdulhamid’in tattan indirilmesi, Arnavutların ayaklanması ve bağımsızlıklarını ilân etmesi, İtalya’nın Trablusgarp ve Bingazi’yi işgalleri, Osmanlı-İtalya Savaşı, I. Balkan savaşı, Rodos ve Oniki adanın İtalya tarafından işgali, II. Balkan Savaşı’nın başlaması, Rusya’nın Osmanlı Devletine savaş açması, Çanakkale savaşları, Mekke ve Medine’nin kaybedilmesi, altı yüz yıllık Osmanlı’nın yıkılması ve İslâm Âleminin başına gelen musibetlerden haber vermesi olarak anlamaktadır Hulusi Ağabey.
Aynı mektubun devamında “Basiretli ve nurlu arkadaşların daha mahfî hakaik çıkardıklarını ümit ediyorum.’’ diyerek başka gizli hakikatların da var olduğunu, bunların da çıkarılması gerektiğini ifade ediyor.
Risale-i Nur’da mükerrer gibi görünen, ancak Üstadın ‘’fıtrîliğine ilişmemek için ve bir sır var’’ diyerek öylece bıraktığı Altıncı Deva gibi birçok sırlı hakikat var. Gün yüzüne çıkarılmak için “basiretli ve nurlu” talebelerin say ü gayretlerini beklemektedir.