Marmara Denizi’nde yaklaşık 3 aydan beri daha önce hiç görmediğimiz bir kirlilik yaşanmaktadır.
Deniz yüzeyinde özellikle dalgalarla kıyılara sürüklenen beyaz renkli yoğun bir katman denizin mavi ve turkuaz rengini kapatarak balıkçılık faaliyetleri de dahil olmak üzere denizden istifade etme imkânlarını daraltmakta, kıyı şeritleri tenezzüh mekânları olmaktan ziyade teneffür mekânlarına doğru dönüşmektedir. Sadece denizin yüzeyinde değil denizin derinliklerinde deniz bitkileri, midye, istiridye gibi canlıların hayatını tehdit eden müsilaj Marmara Denizi’nin tamamını kaplamış, Karadeniz’de de görülmeye başlamıştır.
Önceleri sadece ‘bir tabiat olayı’ diyerek geçiştirilmeye çalışılan bu büyük kirliliğin şimdilerde nasıl temizleneceği araştırılıyor. Yapışkan ve bulaşkan bir görüntü veren müsilaj, oklava şeklindeki bir fito planktonun kısa sürede çok hızlı çoğalarak patlaması ve hücre içi sıvıların ortama yayılması ile oluşan istilâcı bir yapı olarak ortaya çıkmıştır.
Marmara Denizi’ndeki bu sistem içerisinde alt katmanlarda Akdeniz’den Karadeniz’e doğru bir akıntı, üst katmanlarda da Karadeniz’den Akdeniz’e doğru bir akıntı mevcuttur. Bu farklı katmanlarda tuz oranları farklı, deniz sıcaklıkları farklıdır. Bu sebeple de denizin alt ve üst katmanlarında farklı balık ve deniz canlıları yaşamaktadır. Yıllar içerisinde yanlış şehirleşme, sanayi atıkları, arıtma zafiyetleri denizi önemli ölçüde kirletmiş, canlı çeşitliliği dramatik şekilde azalmıştır.
Bu bilgiler ışığında Kanal İstanbul Projesi’nin de gelecekte Marmara ve Karadeniz’de hangi sonuçları doğuracağı da iyi hesap edilmelidir. İşte müsilaj da böyle bir dengesizlik ortamı içerisinde çoğalarak her tarafı işgal eden bir fitoplankton türüdür. Tabiî onun bir memuru İlâhî olduğu gerçeği unutulmamalı. Ayrıca bilinen bir gerçektir ki, bütün canlıların nesillerini devam ettirmek için bulunduğu ortamı istilâ etme ve dengeleri bozma istidadı vardır. Bu denge; “Ve ism-i Adlin cilve-i âzamından gelen kâinattaki adalet-i tâmme, umum eşyanın muvazenelerini idare ediyor. Ve beşere de adaleti emrediyor.” 1 satırlarında ifade edildiği gibi muhteşem bir şekilde sağlanıyor.
İnsanoğlunun son yüzyıl içerisinde Allah’ın emanet olarak verdiği dünyayı ve yakın uzayı insafsız ve izansız bir biçimde kirletmek, çevreyi katletmek, canlı çeşitliliğini yok etmek gibi hakkı olmayan tasarruflarda bulunması sayısız problemlere sebep olmaktadır. Oysa kâinat; Allah’ın azam isimlerinden Adl ve Kuddüs’ün tecellileri ile “Ve ism-i Kuddûsün cilve-i âzamından gelen tanzif ve nezafet, bütün kâinatın mevcudatını temizliyor, güzelleştiriyor. Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbir şeyde hakikî nezafetsizlik ve çirkinlik görünmüyor” 2 tesbitinde de ifade edildiği gibi kusursuz bir şekilde Rububiyet şuunatına makes oluyor.
Marmara Denizi’nde görülen müsilaj yani deniz salyası aslında Marmara Denizi’nin kendini kirletenlere ve ekolojik dengesini bozanlara bir tükürmesidir, beşerin bulaşık eline karşı bir isyanıdır. İnsanlığın Kuddüs ismini anlaması ve tecellisine vesile olması duâsı ve temennisiyle.
Dipnotlar:
1) Lem’alar, s. 878.
2) Lem’alar, s. 878.