Yılbaşı yaklaşırken piyango bayilerinin ve seyyar satıcılarının önünde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekiyor.
Dondurucu soğuğa rağmen bilet almak için bekleyen insanlara mikrofon uzatan muhabir, “İkramiye çıkarsa ne yapacaksınız?” diye soruyor. Kimi bir iş kurma hayalinden bahsediyor, kimi ev almak, araba almak, kimisi de tatile çıkmak, sevdikleriyle harcamak istediğini söylüyor. Ne var ki, önceki yıllarda aynı kuyrukta bekleyenlerin de benzer hayalleri ve umutları vardı. “İkramiye kazanan talihliler” diye haber sayfalarına düşenler, çok geçmeden “piyango talihlisinin hazin sonu” diye tekrar haber oldu.
Bu hazin sonlar öyle bir kaç kişinin yaşadığı hadiseler değil. Piyango kazananların hayat hikâyeleri incelendiğinde, çoğu zaman ortak bir kaderle karşılaşılıyor. Hazır ve ani gelen çok para, daha doğrusu haram para hayatları darmadağın ediyor. Bunlardan bazıları şöyle:
1975’te Millî Piyango’yu kazanan Mehmet Sarıoğlu, çalıştığı yerden ayrılıp İstanbul ve İzmir’de parasını tüketince kendisine komşuları bakıyor. Mehmet Sarıoğlu, kimsesiz kalıyor ve evinde donarak ölüyor.
Mustafa Savgan ise 1979, 1982 ile 1984 yıllarındaki büyük ikramiyeler ile toplamda 30 milyon TL kazanıyor. “Üç kere çıkmış, daha nasıl zengin değil ki?” diye düşünüyor olabilirsiniz, ama Savgan, dolandırıcılara para kaptırması sonucu hayatına ayakkabı boyacısı olarak devam ediyor. Hiç yatırım yapmadığını söyleyen Savgan, kansere yakalanarak 2014 yılında vefat ediyor.
Ayhan Yalçınkaya da, 1995 yılında Edirne’de aldığı Millî Piyango bileti ile bir anda 10 milyar TL (eski para birimi) sahibi oluyor. Edirne Sigorta Hastanesinde memur olan Yalçınkaya, işinden istifa edip kendine iş kuruyor ancak başarı olamıyor. Yaşadığı sıkıntılar yüzünden cezaevine giriyor. Hapis hayatının ardından iş bulamayan Yalçınkaya, “Param olmasaydı da huzurlu memur hayatım devam etseydi” diye üzülüyor ve bir daha asla piyango bileti almayacağını söylüyor.
“Hiçbir hayrını görmedim”
Samsun’da 1993 yılında Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanan Süleyman Orhan da ticarete atılmış ancak yaptığı her işten zarar etmiş. Orhan, şöyle demiş: “Helâl olmadığını biliyordum. İkramiyeden geriye kısa sürede 5 kuruş kalmadı. Hiçbir hayrını görmedim. Üstelik daha önce alın terimle kazandığım birikimim de gitti. Tavsiyem, kimse umutlarını piyango biletine bağlamasın.”
Bu hikâyelerin çoğunda paranın aileyi yıkan etkisi de görülüyor. İkramiye kazananların çoğu eşinden ayrılıyor ya da para yüzünden aile fertleri ve akrabalarla sıkıntılar yaşıyor. Necmi Yıldırım’a, 2004’te Millî Piyango’dan 2.5 milyon TL çıkıyor. İkramiye yüzünden çıkan kavgada oğlu tarafından bıçaklanıyor. Yeşim Akyol ise 2003’te 2 trilyon kazanıyor. 8 yıllık eşinden boşanan Akyol’un kocası: “Para çıkınca beni boşadı” diyor.
Ahmet Bayram ise 2005 yılında çeyrek bilete isabet eden ikramiyeyle bir anda milyonluk bir servetin sahibi oluyor. Kumar ve savurganlıkla kısa süre sonra her şeyini kaybediyor ve evinin banyosunda kendini iple asmış olarak bulunuyor.
Dört defa büyük ikramiyeyi kazanmasına rağmen tüm parayı harcayıp mesleği olan kâğıt toplayıcılığına geri dönen Sivaslı Kudret Şendil de şu an mahallelinin verdiği yardımlarla geçiniyor.
Bu örneklerin hepsi tesadüf olamaz. Haram paranın hayır getirmediği açık bir şekilde görülüyor. Haramdan gelen kazancın bereketi yoktur. Bereket ise çok parada değil, meşru, helal işlerde, ihlâsla, iyi niyetle çalışmakla ilgilidir. Çoğu zaman az ve helâl para daha bereketlidir. Piyango ile gelen haram para, emeği devre dışı bırakır, sabrı, iktisadı ve kanaati gereksiz gösterir. Bunun faturası da bahsi geçen ibretlik hayatlarda görüldüğü gibi ağır olur.
Şimdi piyango kuyruğunda bekleyenlerin bunları bir kez daha düşünmesi gerekir.