Nurdan Hanımefendi kardeşimiz, kendisinin ve Demirel ailesinin Risale-i Nur ve neşriyat hizmetlerindeki muazzam gayretlerine tevazu gösterip değinmemiş olsa bile, o hizmetlerin değerini Âlim-i Mutlak olan Rabbimiz biliyor.
RÖPORTAJ: MİKAİL YAPRAK
Dünden devam... (3)
1968’in NUR ÇOCUKLARI’ndan olan Nurdan Demirel (Usta) Hanımefendi, detaya girmek istemeyerek, şu değerli bilgileri bizimle paylaştı:

Hitabet ve kalemiyle:
ŞULE YÜKSEL ŞENLER
“Hayırlı günler...
Sorularınıza sondan başlamak isterim... Şule Yüksel Şenler...
Şule ablanın hidayete erme serüvenine en baştan yakinen şahit olanlardanım... Ağabeyi Üzeyir Şenler İstanbul Nur hizmetinde olan ağabeyimizdi...
O yıllarda hizmette olan kişiler birbirini hep tanırdı... İstanbul’da toplam 10, en fazla 15 kişi idiler. Aile olarak bizim aileden başka evli abimiz yoktu. Bu yüzden bize çok gelip gidilirdi...
Sosyete bir aileye mensup olan Üzeyir abi yıllar içerisinde ailesinin baskılarına maruz kalmıştı.. Biz bunu bilirdik.. El-Hâdî olan Rabbimiz aileye hidayet nasip eyledi... Şule ablayı ilk bizim eve getirdi Üzeyir abi... Çok kısa sürede hitabeti ve sosyal kişiliği ile temayüz etti Şule abla.. Çok güzel dersler yaptı.. Abiler konferans hazırlayıp birkaç konferans verdirdiler... Fakat kısa bir zaman içerisinde farklı görüş açıları ile Nur camiasından ayrıldı. Ama hizmetlerine geniş dairede devam etti... Sayısız kimselerin tesettür ve de İslâmî yaşayış hususunda dönüş yapmasına vesile oldu... Hayatı boyunca hitabeti ve kalemiyle kendi kulvarında hizmetlerine devam etti.

Başörtüsü mücadelesiyle:
HATİCE BABACAN
Hatice Babacan’ı çok tanımıyorum. Bir veya iki kere görmüşüm... O dönemde üniversite camiasında başörtü meselesi ile gündemde idi... Netice itibarı ile fikir akımlarının uç noktalarda yaşandığı dönemler olduğundan ve de İslamî yaşayışın zor ve zahmetli olduğu yıllar olması... Çünkü mücadele gerekiyordu... Bu mücadelenin içinde olan abla, ağabey ve kardeşlerimizden Allah ebediyyen razı olsun.. Rabbimizin katında hiçbir amel zayi olmaz. Ve de karşılıksız kalmaz.
Belki yarım asır sonra maziye bakıldığında...
Hadiselere kuş bakışı bakılınca...
Kişilerin beşerî hâl ve haletleri olabilir.. Ama netice itibarı ile bu mücadeleler rıza-i İlâhî için olduğundan çok büyük değerler ifade ettiğini söylemek isterim.
Risale-i Nur’a vukufiyetiyle:
ZEYNEP MÜNTEHA POLAT
Zeynep Münteha ablaya gelince...
Mustafa Polat Ağabeyin süt kardeşi olması dolayısıyla Polat Ağabeyin vefatında tanıdım kendisini. Ankara İlahiyat Fakültesinde talebe idi... Daha sonraki yıllarda hitabeti ve Risale-i Nur’a vukufiyeti ile çok hizmetlerde bulundu. 1975 sonrası ve 80’li yıllarda Erzurum’da bulunduğum yıllarda o civarda çok hizmetleri oldu. Şu an Zübeyir Ağabeyin kabir komşusu... Yan yana yatıyorlar... Ziyarete gittiğimde bu insanın ruh cevherinde ne vardı da bu şerefle şereflendi diye düşünürüm ve de imrenirim.
Allah hizmetlerini kabul ve de makbul eylesin...
(Son)
***
BİZİM HAŞİYEMİZ:
Nurdan Hanımefendi kardeşimiz, kendisinin ve değerli Demirel ailesi büyüklerinin Risale-i Nur ve buna bağlı neşriyat hizmetlerindeki muazzam gayretlerine tevazu gösterip değinmemiş olsa bile, o hizmetlerin dünya ölçeğinde tartılamaz olan değerlerini Âlim-i Mutlak olan Rabbimiz biliyor, mele-i âlanın sakinleri alkışlıyor ve hâlâ kabrin ön tarafında olan bizler de hürmet ve dua ile anıyoruz. Şahs-ı manevî arşivlerinde gelecek nesillere tevdi etmek üzere muhafaza ediyoruz, elhamdülillah..

Bilumum Risale-i Nur camiasının farklı hizmet gruplarının da onları ne kadar tanıdıklarından kat-ı nazar, sadece İttihad ve Yeni Asya’nın arşivleri; Risale-i Nur ve neşriyat hizmetlerinde bereketli bir ömür tüketen, hem de Üstadımızla defalarca görüşme şerefine nail olan babası pilot ve gazeteci emeklisi “tayyareci” Ali Demirel (merhum) ağabeyimizin bilfiil hizmet eserleriyle, hatıra ve videolarıyla dolu doludur. Hele ki, Ali ağabeyimizin Cennette ebedî ve dünyada hakikaten refika-i hayatı olan Şükran ablamız, her vesileyle hürmet ve duayla yad edilmektedir. O Şükran abla ki, hizmet erbabından onun yemeğini yemeyen kalmamış dersek mübalağa olmaz. O Şükran abla ki, beyinin vazife icabı gittiği yerde bulunmuş, bulunduğu evi medrese-i nuriyeye çevirmiş. O Şükran abla ki, Hüseyin ve Muhsin gibi iki kahraman erkek ve Nurdan gibi “Nur’dan beslenen” bir kız evladı yetiştirmiş..
Yeni Asya hizmet serüveninin zor dönemlerinden olan 1971, 12 Mart muhtırası döneminde, Yeni Asya’nın genel yayın yönetmeni olarak “12 Mart’ın İçyüzü” kitabını yazan Hüseyin Demirel merhumu nasıl unutabiliriz ki? Ve hakeza hâlen hayatta olan hattat ve araştırmacı Muhsin Demirel ki, hem geçmiş ve hem de hâlihazırdaki çalışmaları takdire şayandır.
İnternetin google boşluğuna sadece “Ali Demirel Yeni Asya” yazarsanız, onlarca yazı, hatıra ve video karşınıza çıkacaktır.
(M.Yaprak)