Peki, intikam alırsa nasıl alır? Nelson Mandela başkan olduktan sonra bir gün askerleri ile bir yürüyüşe çıkar. Yürüyüşten sonra bir restorana öğle yemeği yemek için gider. Restoranın ortasında bir masaya oturur ve yemek siparişlerini verir. Mandela ve yanındakiler yemeklerini beklerken yan masada tek başına oturan bir adam görürler. Adamın yemeği masasına ulaşınca, Mandela askerlerden birini göndererek o adamı masalarına dâvet eder.
Adam gelir ve Mandela’nın yanına oturur. Adam sessizce yemeğini yerken ne kimsenin yüzüne bakar ne sohbete katılır ne de kimseyle göz kontağı kurar. Bu esnada sürekli adamın elleri titrer. Adam yemeğini bitirince sessizce masadan kalkar, Mandela’ya bakmadan hoşça kalın der gibi elini sallar.
Adam gidince güvenlik görevlilerinden birisi Mandela’ya: “Efendim o adam çok hasta olmalı. Yemeğini yerken eli sürekli titriyordu” deyince Mandela,
“Hayır, adamın elleri o sebepten dolayı titremiyor” dedikten sonra “Adam ben hapisteyken benim gardiyanlarımdan bir tanesiydi. Bana su vermesi için yalvarırdım. Ama bu gardiyan bana su vermektense, alay eder, kafama işerdi. O adam hasta değildi, sadece artık başkan olduğum için benden korkuyordu. Onu hapse göndereceğimden korkuyordu. Ama ben öyle bir insan değilim. İntikam almak isteyen zihinler ülkeleri darmadağın ederler, barış isteyen insanlar ise ülkeler büyütür.”
Mandela, bir gün BBC’ye verdiği bir mülâkatta şöyle der: “Eğer onları affetmezsek, kırgınlık ve intikam duyguları hep var olacaktır. Biz ise geçmişi unutalım, şimdiye ve geleceğe bakalım, ama geçmişte yaşanan acımasızlıkların da bir daha yaşanmasına asla izin vermeyelim, diyoruz.”
Bir diğer örnek de Bediüzzaman Said Nursî’dir. Bediüzzaman, “Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve maruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musîbetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim. Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musîbetlere, eza ve cefalara maruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize eza ve cefa edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadâkat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim. Medresetü’z-Zehrâ’nın Risale-i Nur Talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar” 1 der.
Yukardaki örneklerde olduğu gibi büyük ruhlu insanlar intikam duygusunu evcilleştirerek toplumun hafızası ve kalbinde ölümsüzleşirler. Bu erdemli insanlar, insanlığın yolunu kaybettiği karanlık günlerde bir kutup yıldızı gibi örnek davranışlarıyla insanlığa yol gösterici olurlar.
Kaynak:
1) Emirdağ Lâhikası-2 289. Mektup sayfa: 401- Konuşan Yalnız Hakikattir.