Bediüzzaman Hazretleri ile Bayram Yüksel, Ceylan Çalışkan ve Mustafa Sungur, Çam Dağı’na erken saatlerde çıkmıştı.
Barla’ya geri dönme vakitleri gelince hazırlanmaya başlayan talebelere Bediüzzaman Hazretleri “misafirlerim gelecek” diye beklemelerini söyledi. Mustafa Sungur “kim gelecek Üstadım” diye sorduğunda Bediüzzaman, “akrabalarım gelecek” diye cevap verdi. Bediüzzaman Hazretleri birkaç defa daha “akrabalarım gelecek” dediğinden talebeler meraklanarak gözleri yolda gelecek misafirleri beklemeye başladılar. Talebeler kendi kendine “Üstadımızın burada akrabaları yok ki kim bunlar?” diye daha çok meraklandılar. Nihayet misafirlerin dağa tırmandıkları görünür ve merakla beklenen misafirlerin Ali İhsan Tola, Emine Tola ve Nafiye Başyiğit olduklarını görünce talebeler hayretler içinde “Bunlar nasıl Üstadın akrabaları oluyorlar?” diye olanlardan bir şey anlamazlar, ama bunun bir hikmeti var diye aralarında konuşurlar.
Ali İhsan Tola, selâm verdikten sonra gösterilen yere oturur. Emine Tola ve Nafiye Başyiğit de Bediüzzaman Hazretleri’nin cübbesinin dirseğinden öperek bir kenara çekilerek otururlar. Kısa bir sohbetten sonra Nafiye Başyiğit eşi ile ilgili sıkıntılarını dile getirir ve içki içen eşinin hidayete ermesi için ondan duâ ister. Bediüzzaman Hazretleri’nden bir cevap alamayınca isteğini bir daha tekrar eder. Yine de bir cevap alamayınca üçüncü sefer eşinin içki içtiğini ve artık ibadetine karışmaya başladığını söyleyince Bediüzzaman, Ali İhsan Tola’ya dönerek “Git ona tebliğ et. Menzili yakın” der. Nafiye Başyiğit “menzili yakın” sözünden eşinin hidayete ereceği manasını çıkarır ve çok sevinir. Ziyaret bitince Senirkent’e doğru yola çıktıktan bir müddet sonra yağmur yağmaya başlayınca Mustafa Sungur endişelenir. Bediüzzaman Hazretleri “İhsan ve ailesi şu anda meleklerin hıfzı altındadırlar. Tahsin Tola’nın hizmeti o kadar büyük ki gökte melekler onları alkışlıyorlar” der. Ali İhsan Tola yanındakilerle kazasız belâsız Senirkent’e varır. Ali İhsan Tola aldığı görev ile akrabası olan Nafiye Başyiğit’in eşi Abdullah’ın hemen yanına gider. Bediüzzaman’ın söylediklerini ona aktarınca Nafiye Başyiğit’in eşi Abdullah “Hadi oradan! Sen de mi gittin ona talebe oldun” diye sinirli bir şekilde orayı terk eder. Ali İhsan Tola, farklı zamanlarda üç sefer daha Abdullah’ın ziyaretine giderek Bediüzzaman’ın söylediği içkiyi bırakmasını, namaza başlamasını söyler. Abdullah, Ali İhsan Tola ile bir görüşmesinden sonra eve gelir Nafiye Hanıma “Teyze kızı beni gidip hocaya şikâyet mi ettin yoksa?” diye sorduğunda Nafiye Hanım sesini çıkarmayınca “Belli belli beni şikâyet etmişsin“ der. Nafiye Hanım güler bir yüzle “Ama bey Üstad Hazretleri senin için ‘menzili yakın’ hidayete erecek düzeleceksin inşallah” diye söyler. Bir süre sonra Nafiye Hanım eşi Abdullah’ta bir düzelme görmeyince dokuz yaşındaki kızı Süheyla ile Fitnat Hanıma gider ve birlikte Bediüzzaman Hazretleri’nin ikinci katta bulunan evine giderken sahanlığında karşılaşırlar. Nafiye Hanım eşiyle ilgili şikâyetleri tekrar ederek çok içki içtiğini söyleyince Bediüzzaman, tekrar “Onun menzili yakın” der. Nafiye Hanım büyük bir sevinç içinde oradan ayrılır.
Birkaç gün sonra Nafiye Hanımın annesi ve ardından eşi Abdullah vefat eder. Nafiye Hanım art arda gelen ölümlerden sonra yıkılır. Kendini uzun süre toparlayamaz. O Bediüzzaman Hazretleri’nin “menzili yakındır” dediğinde eşinin iyi olacağını hidayete ereceğini sanmıştı. Hâlbuki Bediüzzaman Hazretleri onun vefatını kast etmişti. Nafiye Hanım eşinin ölümünden sonra günlerce vicdan azabı çeker. Günlerce keşke onu şikâyet etmeseydim diyerek ağlar. Kızı Süheyla, “babam içki içerdi, ama halinden kendisi de memnun değildi. Amca neden beni buna alıştırdın” diye sık sık ağladığını gördüğünü söylerdi. Babasının sevindirecek tarafı vefat etmeden önce namaza başlaması idi diye söyledi. Nafiye Hanım çevresinde insanlara faydalı olmayı şiar edinmiş hoş sohbet güler yüzlülüğüyle tanınırdı. Dargınları barıştırır, hastaları sık sık ziyaret ederdi. Bediüzzaman Hazretleri’nin tavsiye ettiği ‘tahmidiye’yi hastalara okurdu. Senirkent ve Uluborlu çevresinde Risale-i Nur dersleri yapar, güzel Kur’ân ve mevlit okurdu. Hanımlar arasında toparlayıcı bir özelliği vardı. Bediüzzaman’ın kirada kaldığı ev sahibesi Fitnat Hanımla samimî ve iyi bir dostlukları vardı. Nafiye Hanım eşinin vefatından sonra içinde kalan “keşke onu şikâyet etmeseydim.” pişmanlığı onun yarasını hep kanattı. Yaptığı bütün duâlarda onu hiç unutmadı. “Ya Rabbi günahlarını affet” diye eşi için içten samimî duâlar etti. Nafiye Hanımın ölünceye kadar kendine has ağzından düşürmediği bir duâ okurdu. “Üç ayların birisine, Cumaların sürüsüne sela ile ezan arasına Ya Rabbi emanetini öyle al” diye duâ ederdi. Nafiye Başyiğit 3 Aralık 1999 tarihinde üç aylarda, Şaban ayının son Cuma gününde, selâ ile ezan arasında bir vakitte duâsında istediği gibi vefat etti.
Kaynak: Yasemin Güleçyüz, Şefkat Kahramanları Sayfa 216-220.