"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eşcinsellik, pozitif hukuk teorisi ve dindarlar

Mustafa Eren BOZOKLU
04 Mayıs 2020, Pazartesi 00:02
Kur’ân-ı Kerîm’de Hud Sûresi 78. âyet’te “Kavmi, (misafirleriyle çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve misafirlerime karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?”;

Nisa Sûresi 14. ve 15. âyetlerde “Kadın kadına hayasızca davranışlarda bulunanlara/lezbiyenlik yapanlara (Bazı meallerde zina olarak anlam verilmiştir. Ancak zina kelimesi Nur Sûresi 2. âyette açıkça kullanılmıştır) gelince, onların işlediği bu ahlaksızlığa aranızdan dört kişi şahitlik etsin; bunlar onun için şahitlik yaparlarsa, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara tövbe etmeleri suretiyle bir kapı açıncaya kadar, evlerine hapsediniz” buyrulmaktadır.

Görüleceği gibi, eşcinsellik Kur’ân âyetlerinde “çirkin bir iş ve toplumdan izole edilmesi gereken bir fiil” olarak ele alınmaktadır. Kur’ân “İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” demekle eşcinselliğin “akıldışı, pis ve lânetli” bir fiil olduğunu söylemektedir. Eşcinselliği böyle görmek ve onun toplumda yayılmasına çalışanlarla mücadele etmek dindarların (Müslüman, Hıristiyan ya da Musevi, fark etmez) üzerinde bir borçtur. Eşcinsellik, onu doğuran ve destekleyen bütün unsurlarıyla toplumdan izole edilmesi gereken bir zehir, bir felâkettir.

***

Bundan 10 sene önce bir Bakanın eşcinselliğin ‘tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu’ şeklindeki sözlerine karşı Türkiye Psikiyatri Derneği’nin açıklaması şöyleydi: “Eşcinsellik; biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan üç yönelimden biridir… Eşcinsellik herşeyden önce bir hastalık değil yönelim farklılığıdır.”

Öncelikle daha 30-40 yıl öncesine kadar eşcinselliği ‘cinsiyet algısında oluşan bir sapma’ ve bir ‘hastalık’ olarak gören psikiyatrik önermenin tersyüz olmasının sebebi nedir? Şüphesiz bunun önemli bir faydası olmuştur; o da eşcinselliğin, kendisinin bazı formları olduğu düşünülen cinsel sapkınlık türlerinden (yani parafili, teşhircilik, fetişizm, mazohizm, pedofili, frottorizm, sadizm, gözetlemecilik, zeofili, nekrofili, vampirizm, vs) ayrılması gerektiğinin ortaya çıkmasıdır. Bu ayrımın toplumca anlaşılması önemliydi. Ancak hâlâ büyük bir problem bizimle yaşamaya devam etmektedir.

Homoseksüelliğin hastalık veya sapkınlık değil doğuştan gelen bir yönelim veya sonradan gerçekleşen bir tercih olduğu kabulü; insanı evrimleşmiş bir hayvan olarak gören, insan bedenini, aşkın (manevî) bir tarafı da olan kudsî bir varlık olarak değil de sadece biyolojik bir makine olarak gören modern-materyalist-psikolojik yaklaşımın yaptığı bir sınıflandırmadır. Ancak bu sınıflandırmaya olan itirazlar da bir hayli fazladır.

Bir de, materyalist psikolojiden destek alan; kutsal ve İlâhî olanı dışlamak üzere kurgulanmış pozitif hukuk teorisi var. Bu teoride haram, helâl, günah sevap gibi kategorilerin yer almamasıyla, hürriyet meselesi şahsın diğer şahıslarla ve kamu otoritesi ile ilişkileri çerçevesine indirgenmiştir. Pozitif hukuk teorisinin kişi hürriyetini korurken şahsın özsağlığını ve toplumun manevî dayanaklarını korumak gibi bir derdi olmamış; sapkınlık ve anomalileri bir problem olarak görmemiştir. Anlaşılacağı üzere, şimdilerde eşcinsellik, ona karşı olanların hukukî bir mesele olarak değil; toplumsal ve kamusal bir muhteva olarak ele alabileceği bir şekle bürünmüştür. Hükümetlere, STK’lara ve dindarlara önemli vazifeler düşmektedir.

Eşcinsellik benzeri pek çok çarpıklığa karşı çocukların, neslin, toplumun korunmasını devletten istemek her vatandaşın hakkıdır. Doğar doğmaz bir tercih yapmaktan uzak olan çocuklarına yalan söylemekten, hırstan, iftiradan, alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılıklardan uzak durmayı öğütlemekle insanlar çocuklarının hürriyetini kısıtlamış olmuyorlar; aksine doğru şeyi yapıyorlar. Bütün bu öğütlerin kaynağı pozitif hukuk felsefesi ya da akıl değil, bizzat İlâhî vahyin kendisidir.

Dünya bugün tarihin hiç görmediği bir çeşitliliğe ev sahipliği etmektedir. Bu renklilik Allah’ın takdiri ve güzel isimlerinin bir tecellisidir. Ancak bu takdir, onun, bu çeşitliliğin hepsini tahsin ve kabul ettiği anlamına gelmez. Gönderdiği sayısız peygamber ve kutsal kitap ile vicdan ve akıl gibi insanî cihazlar bunu ispat eder.

İnsanoğlu iki farklı cinsiyette yaratılmıştır; daha fazla değil. Yani homoseksüellik gibi durumlar fıtrî bir cinsiyet algısı değildir; yerine göre hastalık, yerine göre sapkınlık, yerine göre anomali olarak tasnif edilebilir, edilmelidir; asıl “anormal” olan, eşcinselliği “normal ve sağlıklı” olarak sınıflandırmaktır. 

Aile ve toplum, aynı zamanda cinsiyetin doğru şekilde yerleşimiyle mümkün olmuştur. Cinsiyet ve cinsî yönelim konusunda kargaşaya düşmüş olanların-hürriyet perspektifiyle-toplumca tolere edilmesi ile bu ciddî sapmanın toplumca içselleştirilmesi ve meşrûlaştırılması bambaşka şeylerdir. Homoseksüellik, özendirilecek veya meşrû görülecek bir durum değildir; elbette onları öldürmek veya zarar vermek de kabul edilebilir bir çözüm değildir.

Eşcinselliğin toplumda istenmediğini açıkça ilân etmek; meşrû çerçeveli bir toplumsal izolasyon uygulamak, tedavi ve ıslah yollarını etkinleştirmek, meşrûlaştırma girişimleriyle meşrû şekilde mücadele etmek şarttır. Eşcinselliği özendiren medya unsurlarına karşı yaptırım uygulamak hem hükümetin, hem toplumun üzerine bir görevdir. 

Bugün materyalist metinlerin etkisi altında bazı Müslüman aydınlar ve bir kısım gençler; eşcinsellik benzeri pis işleri doğru ve meşrû bir tercih olarak algılamaya başlamışlardır.  Dinin bu konudaki emirlerinin esasında insan hürriyetini mümkün kılan Yaratıcının bir emri olduğu ıskalanmaktadır. Bunun farkına varan dindar toplum, siyasetten de hukuktan da medyadan da hakkını talep etmeye başlayacaktır. Bilinmelidir ki sekülerizmin büyüsü altındaki dindarların kendi keyfiyetlerinin farkına varmaları, dünyanın gidişatını değiştirecek denli önemlidir.

Okunma Sayısı: 7983
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer Yavuz

    4.5.2020 11:38:43

    Harika bir yazı, tebrik ederim. Özellikle son paragrafta ki tesbit oldukça önemli. Müslümanlar olarak İbrahim suresi 3. Ayete masadak olmak tehlikesinden Allah'a sığınmalıyız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı