Çağımız insanının huzursuz eden birçok sebepler var.
Bunların başında iman zafiyeti, ölüm korkusu, ahiret şüphesi ve gelecek endişesi gibi sorunlar zihinleri meşgul ediyor. Oysa İslam’ın ulvi esaslarıyla iki cihanda saadetini tesis edecek müjdeler, işaretler, ölçüler, hakikatler asırlar ötesinden insanlara ulaştırılmış.
Allah, insanı eşref-i mahlûkat olarak, üstün vasıflarla arzın halifesi sıfatıyla yaratmış, manevi cihazlarla, duygularla, latifelerle donatmış. İnsana kâinatın sırlarını çözebilecek, nizam-intizam güzelliklerini anlayabilecek akıl, fikir, istidat, idrak ve şuur verilmiş.
Peygamber Efendimiz (asm) İslam’ı tebliğ ettiği Asr-ı Saadetten günümüze kadar Kur’an-ı Kerim, çağlar boyunca insanların yolunu aydınlatmış, irşad etmiş, huzur ve mutluluk vermiş. Rabbimizi tarif etmiş, emirlerini bildirmiş. İmanla, ibadet ve ihlâsla hayatının düsturlarını öğretmiş, huzura, huşuya, mutluluğa eriştiren tevhid delillerini beşeriyete ders vermiş.
Ehl-i dalalet, Kur’an’a dil uzatsalar da hiçbir meselesini, harfini, hakikatini inkâr edememiş, ayetlerini yalanlayamamıştır. Teknoloji çağında Kelamullah’ın müspet ilim ve fenlere aykırı tezadını, hilafını, eksiğini, yanlışını, kusurunu gösterememişler.
Çağımıza hitap eden Kur’an tefsiri olan Risale-i Nurlar, insanlığın zihnini meşgul eden sorulara, sorunlara, şüphelere, inkârcı fikir karanlıklarına karşı ilmi hakikatleriyle binlerce delil, bürhan ve ispat yöntemleriyle akılları ve kalpleri ikna etmiştir. Genç kuşaklara sefahati teşvik eden bâtıl formülleri, şeytanî desiseleri ve ifsat şebekelerinin tahribatlarını tamir ve tedavi etmektedir.
Şefkat mesleğini esas alan Nur talebeleri, ömrünü Kur’an davasına adamış Bediüzzaman gibi, hiçbir menfaat gözetmeden sadece Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak uğruna Kur’an hakikatlerini yorulmadan, usanmadan “emr-i bil mâruf nehyi anil münker” mesuliyeti ve hassasiyetiyle muhtaç gönüllere ulaştırmayı birinci vazife bilmişlerdir.
“Aziz kardeşlerim, siz kat’î biliniz ki, Risale-i Nur ve şakirtlerinin meşgul oldukları vazife, rû-yi zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur (usanç) getirmeyiniz.” kudsi hizmetin önemini nazara veriyor.
Dünyanın fani, zail, zararlı, geçici, aldatıcı meşguliyetleri içinde geçen “mukaddesat-ı diniyeyi dünyaya feda etmek cihetiyle, kader-i İlâhî, onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor.” dine yapılan zararların cinayet olarak ifade edilmesi hayli düşündürücü!
Nur gençliği, hadisatın dağlar gibi dalgaları içersinde bütün gayretiyle çağımız insanlarına Kur’an reçetesiyle hayat bahşeden manevi tiryakları, nurlu, sürurlu, şirin, nurani hakikatleri sunmaya devam ediyorlar. İnsanlığa ebedi saadet hayatını temin eden, aydınlatan İslam meşalesi ile daima iman, istikamet ve hidayet yolunu aydınlatmaya çalışıyorlar.