Bolu 1946 doğumlu Selahattin Konyalıoğlu. Küçük yaşta hafız olan ve genç yaşta İttihad Gazetesi ile Nur hizmetlerine gönül vermiş, Yeni Asya okuyucusudur
Selahattin Konyalıoğlu, ilahiyatçı ve eğitimci olarak ilim, irfan ve hayat tecrübeleriyle dolu muhterem, münevver bir Nur Talebesidir. Emekli olmasına rağmen Risale-i Nur’dan aldığı feyiz ve faziletle yıllarca hizmet verdiği genç kuşaklara ışık tutup yol göstermeye gayret etmektedir.
Bize gönderdiği bilgi, tecrübe, tavsiye ve istikamet işaretlerini ihtiva eden hizmet düsturlarından bazıları şunlar:
1- Maddî, manevî, dünyevî ve uhrevî hizmet faaliyetlerimizde benlik, enaniyet, gurur, kibir duyguları yerine “biz” demeliyiz. İhlâsı, takvayı ve tevazuu esas alarak cemaatin şahs-ı manevî havuzunda bir buz parçası nevi’ndeki enaniyeti eritebilmeliyiz.
2- Kur’ân hakikatlerini aklımıza, kalbimize, ruhumuza yerleştirmeliyiz. Her halükârda cemaatin şahs-ı manevisinin kararlarına ve istikametine ittiba etmeliyiz. Harici dairelerde meslek ve meşrebimize uymayan siyasî, içtimaî fikir ve cereyanlara itibar etmemeliyiz.
3- Asrımızda iman, Kur’ân hizmetlerine bütün gücümüzle kuvvet vermeliyiz. Bu çalışmaların karşılığında makam, mevki, menfaat beklemeden ihlâsla Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu gaye edinmeliyiz. Dine hizmette yeis, mevki, makam, şöhret, menfaat vb. gaye olamaz.
4- Üstadımız: “Gözümde ne Cennet sevdası, ne de Cehennem korkusu var” demiştir. Asr-ı Saadeti örnek almalıyız. Sahabe-i Kiramın îsar hasleti sıdk, sebat, fedakârlık ve metanet gibi her türlü hayır, iyilik ve hizmet faaliyetlerimizde bize rehber olmalıdır.
5- Risale-i Nurlar’ı zor şartlarda, sıkıntı içinde ve imkânsızlıklar karşısında telif ederek bizlerin istifadesine sunan Bediüzzaman’ın sünnete uygun hayatı, bu zamanda Asr-ı Saadete ilim, iman, irfan köprüsü mahiyetindedir. İhlâs ve sadâkatle Kur’ân caddesinde istikametle, azim ve kararlılıkla yürümeliyiz.
6- Husûmete vaktimiz yok. Muhabbet fedaisi olmalıyız. Herkesi şefkatle kucaklamalıyız. İnsanları olduğu gibi kabul edip güler yüzle, selâmla, saygı ve sevgiyle muamele etmeliyiz. Kur’ân’ın ulvî hakikatlerini muhtaç gönüllere ulaştırmalıyız. Muhataplarımıza önyargıdan uzak, mukteza-i hale mutabık tarzda, münasip üslûpla hitap etmeliyiz.
7- Herkese Risale-i Nurlar’ın Kur’ân’ın bu asra bakan tefsiri olduğunu izah etmeliyiz. Hz. Peygamberin (asm) tebliğ metodunu esas almalıyız. Kolaylaştırarak, müjdeleyerek, ümit ve şevk vermeliyiz. Her soruya ve sorunlara iman ve Nur reçetesi hükmünde olan hakikatleri fen ve din ilimlerinin ışığında delillerle izah etmeliyiz.
8- Nur hizmetlerinde kendimize düşen vazifeleri en güzel bir şekilde eksiksiz yapmalıyız. Hidayeti verecek Allah (cc) olduğunu bilmeliyiz. Akıllara, kalplere istikamet, hidayet ve istifade vermek nasiple olur.
9- İslâm’ı tebliğ eden başka gruplar bizim din kardeşimizdir. Rekabetimiz, kıskançlığımız olmaz. Üstadımızın müsbet hareket ölçüleri ve hoşgörü ile muamele ederiz. Kendi meslek ve meşrebimizin hizmet aksiyonu, ölçüleri ile aşk, şevk, gayretle birlik ve beraberlik içinde rıza-ı İlâhî için çalışırız.
10- Bu dünyada Risaleler’deki prensip ve gayelere göre ihlâsla İslâm’ı yaşayıp hayat geçirmek gerektiği, istikametimiz, dayanışmamız, metanetimiz sebatımız, sadâkatimiz sağlam temeller üzerinde olmalıdır. Bu asrın cemaat asrı olduğu şuurunda olup şahs-ı manevî yolunda sebatla yürümek, din hizmetlerinde en büyük engelin benlik, enaniyet, gurur, kibir, tefrika olduğu bilinmelidir.
11- Üstadın: “Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sâdâ İslâmiyet’in olacaktır.” sözü hepimize şevk ve heyecan vermelidir. O ümit ve şevkle iman ve Kur’ân hizmetlerini hayatımızın gayesi bilmeliyiz.