"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mümkün olsa kalacaktım, bir ömür boyu Nurs’ta

Muzaffer KARAHİSAR
22 Temmuz 2020, Çarşamba 01:03
Yüksek dağların içine yerleşmiş Nurs’un sokaklarını kendi mahallemiz gibi gezip gördük. Hilmi Doğan, sağ olsaydı ve tekrar şiir yazsaydı: “Mümkün olsa kalacaktım, bir ömür boyu Nurs’da…” derdi.

Bir 'Nurs Seyahati'nin Notları - 4: Mümkün olsa kalacaktım,bir ömür boyu Nurs’ta
Dizi Yazısı: Muzaffer Karahisar

Gecenin sessizliğinde ay ışığında coşkun akan suyun şırıltısı, güz mevsimi yaprakların hışırtısı, kabirlerinde huzur içinde yatan Üstadın babası Sofi Mirza Efendi, şefkatli annesi Nuriye Hanım, büyük kardeşi Molla Abdullah ve akrabaları… Bizler onların mekânında, mübarek ruhaniyetlerine misafir olmuştuk. Müstesna bir yerdeyiz, mehtaplı gecede tabiat susmuş, zaman durmuş gibiydi. Üstadın çocukluğunu, bu yerlerdeki yaşantısını hayal ederek gelen uyku, ibadet, mahlukatın zikrini tefekkür ve dua; o huzurlu geceden bir ân-ı seyyale gibi bizlere kalanlar manevi zenginliklerdi. 

Sabah namaz sonrası Üstadın doğduğu evi ziyaret ettik. Bediüzzaman Külliyesi’ni görüp Nurs kabristanına edeple, hürmetle girdik. Üstadın babası Sofi Mirza Efendi, annesi Nuriye Hanım, büyük kardeşi Molla Abdullah’a selam verdik, ziyaret ettik. O kabristanda yatanlara Fatihalar okuyup dualar ettik. Üstadın ölüm ve kabirle ilgili bahisleri hatırladık.


BİR KÖY EVİ

NURS’UN CENNETMİSAL GÜZELLİKLERİ

Yüksek tepelerden berrak ışıklarla doğan sabah güneşiyle aydınlanan Nurs’un cennet misal güzelliklerini doyasıya temaşa ettik. Engebeli arazi meyve ağaçlarıyla kaplı, siyah kayrak taştan yapılmış evler dağın yamacına yaslanmış gibi duruyor. Evlere insanlar ve hayvanlar patika yollardan girip çıkıyor. Sabahın erken saatlerinde karşılaştığımız köylüler, misafir yoğunluğuna ve kalabalıklara alışmışlar, yadırgamıyorlar. Bizleri güleryüzle karşılıyor, Üstadı hürmetle anıyorlardı. Yüksek dağların içine yerleşmiş Nurs’un sokaklarını kendi mahallemiz gibi gezip gördük. Hilmi Doğan, sağ olsaydı ve tekrar şiir yazsaydı: “Mümkün olsa kalacaktım, bir ömür boyu Nurs’da…” derdi.

Aynı gün 7 Eylül 2019 tarihinde Van’a Bediüzzaman Mevlidine yetişmek üzere Nurs Köyü’ne istemesek de veda ettik. O menzillerin güzelliklerinin her bir karesi aklımızda ve hatıralarımızda yerini aldı. Bir gece geçti Nurs’ta ılık, aydınlık billur gibi nurlu ışıkları yansıdı iç âlemlerimizin ufuklarına… Rabbimizin ihsan ettiği bütün duygularımız ve latifelerimizle Nurs’u yaşadık. Ekmeğini yedik, suyunu içtik, bağrında uyuduk ve yeni bir güne, farklı âleme gözlerimizi açtık. Bast-ı zaman gibi az zamanda çok geniş, manevi sevinçler, fıtri güzellikler yaşadık.


BEDİÜZZAMAN KÜLLİYESİ

Allah için sevdiğimiz o müstesna yerlerden ayrılsak da letafetini, güzelliklerini içimizden söküp atmak, unutmak mümkün görünmüyordu. Sonbahar rüzgarları hazan vaktinin ayrılık hüzünlerini fısıldadı kulaklarımıza. Sarı renkler firakı hatırlatsa da bir taraftan da Rabbimizin şefkat ve merhameti ebedi, baki güzellikleri müjdeleyip haber veriyordu.

BAHÇESARAY’IN ÇETİN YOLLARI VE VAN

Bahçesaray yollarında yüksek dağlara tırmanır gibi yol alıyorduk. 3000 Rakımlı dağların zirvelerinde geçen kıştan kalan karları seyrettik. Yükseklerin bulutlarla birleştiği ufuklarda hayalleri, rüyaları, hülyaları süsleyen yerlerden gerilerde kalan Nurs’a defalarca baktık. Yüksek dağlarda Kudret-i İlahi’nin isimlerinin tecellisini tefekkür ederek Van’a gidiyorduk. Bahçesaray yolunda aracımıza aldığımız yaşlı insan, Üstadın nezih ailesinin hususiyetlerinden hürmetle yad etti. Bizleri misafir etmek istese de yola devam etmek için müsaade alıp ayrıldık. 

Van’da Ahmet Yaprak karşıladı. Yörenin meşhur yiyecekleriyle kahvaltı yaptık. Mevlid vaktine kadar Üstadın hayatında önemli bir yeri bulunan Van Kalesine, Horhor Medresesine gittik. Medresenin kilitli kapısının acımasıyla iç mekanındaki taş odaları, menfezleri ve ikamet mekanlarını gördük. Oradan aşağı düşerken “Davam” diyen Üstadı, gaybi bir el alt katta içeri çeker gibi kurtarmıştı. Düz ovanın ortasında yekpare taştan bir kayadan olan kalenin zirvesinden taşların içinden aşağı akan suyun horultusu hale devam ediyor.

VAN MEVLİDİNDEYİZ

Esaretten sonra Van’a giden Üstad, Rus istilasında Ermeni mahallesi hariç yanmış yıkılmış camileri, medreseleri, evleri görünce çok üzülmüş, teessüf etmiş. Şehit olan dost, kardeş, enis talebelerini hatırlayıp yalnız başına kalede oturup ağlamış! Kur’an’dan ve imandan gelen medetle teselli bulmuş, ferahladığı On Üçüncü Rica’da genişçe anlatılır.


NURS KÖPRÜSÜ

Van Yukarı Nurşin Camisinde, öğlen namazı sonrası okunan mevlide iştirak ettik. Anadolu’nun her tarafından gelen kardeşlerle tanıştık, kucaklaştık, selamlaştık. Bayram havasında tatlı bir huzur vardı. İmanlı, inançlı insanların, nur davasına gönül vermiş bahtiyarların toplandığı yerde başka ne olabilirdi. Bir İslam davası ki, müspet hareketi düstur edinmiş, doğrudan Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine İslamı anlatan Risale-i Nurlar gönüller üzerine tesis edilen bir feragat, fedakârlık mesleğidir. Asrın hastalıklarına çare olan Kur’an hakikatlerinden feyiz, Bediüzzaman’dan ilham alan nur talebeleri hayatını gayesine adamış bahtiyar, imanlı, ihlaslı insanlardır.

YURDUN DÖRT BİR TARAFINDAN...

7 Eylül 2019 Cumartesi günü Van Mevlidi vesilesiyle uzak diyarlardan gelenler bilirler ki: “Risale-i Nurlar, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir Mu’cize-i Kur’aniyedir.” deyip, Nur’a ait hizmeti, zamanın en büyük meselesi olarak kabul eder, bu ehemmiyetle davranırdı.” (Tarihçe-i Hayat) 

Hayatını Kur’an ve sünnete göre tanzim etmiş, müspet hareketi, asayişi temini düstur edinmiş yakmayan, yıkmayan, kırıp dökmeyen mübarek, faziletli, güler yüzlü insanlar muhabbetle sürurla sohbet ettiler. Dünyada ve Türkiye’de müjdeli hizmet haberlerini paylaştılar. Kardeşlerle vedalaştılar. Herkes yurdun dört bir tarafına, kendi memleketine Van’dan ayrıldılar.  

Üstad: “Eğer dostlardan müfarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki gelsin alsın.” Eserine aldığı bu levha ile ayrılığın zor olduğunu izah etmiş. Yaşlı dünyamızın güz mevsiminde Eylül hüzünlü ayrılıkların vaktini hatırlatır. İkindi vakti güneşin batı ufkuna sarktığı anda ayrılığın zamanını haber veriyordu. Bizler de Erzurum, Erzincan, Tokat, Amasya istikametinden ziyaretler yaparak Afyonkarahisar’a dönerken kucaklar dolusu selamlar götürdük, selamlar getirdik. Bir hafta boyunca Nurs gezisi, Van Mevlidi, Şanlıurfa ziyaretleri ve başka güzellikler kalbimizde, aklımızda ve hafızamızda unutulmaz hatıralar, manevi huzur, saadet ve mutluluklar bırakmıştı...

SON

Okunma Sayısı: 10540
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Musa

    22.7.2020 12:51:47

    Allah razı olsun

  • Müslüm

    22.7.2020 10:42:29

    ALLAH razı olsun abi çok güzel bir yazı kaleme almışsınız tebrik ederim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı