"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Olmuş bitmiş bir mesele mi? - Şapka Deyip Geçmeyin 17

Nahit Topaloğlu
18 Eylül 2024, Çarşamba
Sâdeleştirme / Sahteleştirme 1-2’nin hangi sâikle yazıldığını ifâde ettikten sonra “Sâdeleştirme/Sahteleştirme” işinin “olmuş bitmiş” bir mesele diye vasıflandırılmasına geçelim.

Olmuş fakat “bitmemiş” bir mes’ele olduğunu hâdisât gösterdi; muhtemelen farklı versiyonlarıyla istikbal de gösterecek. İstikbâl için söylediğimiz, “kanaat” olarak kalsın; hâle bakalım.

“Zaten sahteleştirilmiş kitapların suratına kimse bakmıyor.” tespitinin vâkıa mutâbık olmadığı ufak bir tetkikle görülebilir. Gülen muhibbânı kardeşlerimizin müfrit olanları, sâdeleştirmeyi hararetle savunduklarından, sahteleştirilmiş Risâle gördüklerinde tahsin edip teveccüh edecekleri âşikâr oldu. 

Sâdeleştirme hevesi sâdece Fethullah Gülen’e has bir durum değil ki. Geçmişte başka zatlar da -hem de Üstad sağken- buna teşebbüs etmediler mi? Hatta en has talebesi Sungur ağabeyin Fihrist Risâlesi’ne güya mânâ daha güzelleşiyor düşüncesiyle yaptığı ilâveleri gören Üstadımız,  Zübeyr’le Ceylan’ı çağırıp: “Benim Sungur ile bir muhâkemem var. Onlar böyle böyle yapmışlar. Beraber gelin, mânâya dikkat edin, hangisi doğru?” deyip karşılaştırıp sonra te’lifindeki, asliyetteki mânânın şumûlü ve isabeti ortaya çıkmakla, o Risâleyi getirene şiddetli bir tokat aşk edip: “Titremeli idiniz. Ben dahi kalem karıştıramıyorum. Siz nasıl kalem karıştırdınız?” diye hiddet gösterdiği yeminli beyanlarla sabit değil mi? (BEDİÜZZAMAN’IN TALEBELERİNİN MEKTUBU: Risâle-i Nur’un sâdeleştirilmesine Üstadın rızâsı yoktur. 03 Şubat 2012, Cuma Yeni Asya)

Necip Fâzıl da bu işe giriştiğinde Üstadımız, Ceylân Çalışkan ile Zübeyir Gündüzalp ağabeyleri seferber ederek mâni olmadı mı?

Günümüzde ise bazı internet sitelerine bir göz atarsanız “olmuş bitmiş” değerlendirmesinin gerçeklere mutâbık düşmediği ortaya çıkar. Bu işe tevessül eden kaç kişi / portal mevcutmuş, sahteleştirilmiş Risâleler kaç sitede pazarlanıyormuş, küçük bir taramayla görebilirsiniz. (Adnan Kayahan, İlhan Atılgan,Ufuk Yayınları, İnternet Archive, kitap yurdu, can-ada-net, Sari Risâleler  vs. vs.)

2.Yazı zamansız (!) Keşke yazılmasaydı.

Bu eleştiri, “Canım bir hatâ yapılmış, olmuş bitmiş –keşke bitmiş olsa-. Şimdi niye kurcalanıyor? Hazm-ı nefs edelim mânâsında bir itiraz.

Bir hatâ olup bitse, müsebbipleri, muakkipleri pişman olsa –her şeye rağmen- “tamam” diyelim; hazm-ı nefs edelim. Sâdeleştireceğim diye sahteleştirenlerden de, buna güzelleme yapanlardan da pişman olanı duydunuz mu? Adam Nurlara tecâvüz etmiş; sen bunu dillendirip hatâ olduğunu söyleyince sana saldırılıyor, beddua ediliyor ve hatta küfrediliyor.

Mizah değil bir vâkıa: Sâdeleştirme taraftarı bir muhibbân, e postama şöyle yazıyor:

“…..” abinin hatırına sâdece şunu diyorum. Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk, bebek ayırt etmeksizin zulme uğrayanlar adına ve bu zulümden nasibini almış biri olarak tüm kalbimle Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum ki: “Bizim yaşadıklarımızı yaşamadan ölmeyesin.”

“….. “ kardeşimin hatırı olmasa daha ne diyecekti bilemiyorum. 

Ötekilerde,  o kardeşimizin bu kadar hatırı da yok herhalde ki daha edepsizce yazabilmekteler. Onlara cevâbımı ifâde etmiştim: Furkan 72.

Biz dönelim hazm-ı nefs etsek, dile getirmesek daha iyiydi mânâsına yazımızı “yersiz/zamansız” bulan kardeşlerimize.

Üstadımız “Fert, mütekellim-i vahde olsa, MÜSÂMAHASI, fedakârlığı, amel-i sâlihtir. Mütekellim-i maa’l-gayr olsa HIYANETolur.” buyuruyor. 

Bu kardeşlerimiz, kendi eserleri sahteleştirilmiş, tağyir edilmiş olsa, istedikleri kadar müsamahakâr olabilirler. Nurlara yapılan tecâvüzü savunanların BU FİİLİNE tepki koymaklığımıza  karşı çıkmak, Nurları tenzîle alkış tutanların BU FİİLİNE müsâmaha etmek, “HIYANET” olmuyor mu?

Kardeşim, yapılan tahrîbâtın, pişmanlık izhar etmeden arsızca savunulmasına MÜSÂMAHA etmiyorum. Fakat bu muhibbândan mağdur ve mazlum olanların hukuklarının müdâfaa edilmesini de Nurlardan aldığım adâlet-i hakikiye dersi icâbı destekliyorum. 

3.”Sizler baştan beri Risâleleri basmamıza bile râzı değildiniz.” 

“…..” kardeşin hatırına ehven(!) beddua eden kardeşimizden bu itham.

Yeni Asya, Nurları devlet tekelinden kurtarma mücâdelesinde muvaffak olduktan sonra “aslına uygun olmak kaydıyla” her isteyenin Nurları basmasına yol açmıştır. Bunu sağır sultan bile duydu.

4. Nurlar anlaşılmıyor; sâdeleştirilmeli. Gülen de Nurların sâdeleştirilmesini sağlayarak  güzel bir şey yapmıştır. Bunda bir art niyet aramak sû-i zandır. Bu fiili dile getirmek gıybettir. İman hizmeti için yapılmıştır…

Nurların sahibi buna râzı değil. Sahibinin izni olmadan bir eserin metnini inatla değiştireceğim demenin ahlâkla, hukukla, vicdanla ilgisi var mı Allah aşkına? O kadar biliyorsan kendi adınla anlaşılır şekilde bir eser yazarsın, olur biter. 

Başkasının bahçesini bile avlusundan, izinsiz gözetleyemezsiniz. Hangi hakla, rızâsı yokken eserine müdâhale edip onun cânım ifâdelerini kendi kısır karîhana göre değiştireceksin; tenzil edeceksin? 

“Bir avlu aralığına gözünü dayayıp  hâne sahibinin haberi ve rızâsı olmadan bahçeyi gözetleyen kişinin gözüne, hâne sahibi çomak sokup gözünü çıkarsa şer’ân câizdir; kişi hak talep edemez.”

Hüküm böyle olduğu hâlde, bahçe sahipsizmiş gibi içeri giren, nebâtatın ve meyvelerin kendi mahsulâtına kıyasla pek hârika olmalarını kıskandığından, onların yerine hibrit nebâtat zer’ edilmesine fetvâ veren ve bahçe sahibinin ürünüymüş gibi -kendi adıyla değil- onun adıyla pazara süren bahçıvanı ve de bu hâsid bahçıvanın gayr-i meşrû fiilini alkışlayan, hibrit ürünlerin tadını özürlü damağına, kendi nâkıs zevkine  uygun bularak tahsin edenlerin şer’î hükmü nedir?

İlk (1 no’lu) itiraza cevaplarımda anlatmıştım. Üstad has bir talebesinin kalem karıştırdığı nüshayı taşıyıp getirine şiddetli bir tokat aşk ettiğine göre, bu hâsid  bahçıvanı görse kulunç sopasının mukavemet testini onun üzerinde yapmaz mıydı?

“O kadar ucuz mu hocam, bahçenin asıl sâhibi, o hâsid bahçıvanın hibrit ürünlerini kendi muhibbânına çöpe attırmadı mı?” derseniz, dikkat edin, derim. Sonra ne fitnekârlığınız kalır, ne de Mit ajanlığınız!

Anlaşılmıyor iddiasıyla Nurların dilini tahribe alkış tutanlara Abdurrahman Aydın kardeşimiz güzel bir cevap yazmıştı: “Hani 72 millete Türkçe türkü söylemeyi öğretiyordunuz; Türklere 500 kelime Osmanlı Türkçe’sini mi öğretemediniz? ”

Devam edecek

Okunma Sayısı: 2010
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said ceylan

    21.9.2024 11:53:59

    Hasan Doğan 👏👏👏

  • Nahit Topaloğlu

    19.9.2024 13:31:46

    Hasan Doğan kardeşim, Sadeleştirme/Sahteleştirme konusu 5 adet yazıdan müteşekkil.Yeniçerinin bir Hrıstiyanı tutup sigaya çekmesi ile alâka kurmanız doğrusu şaşırttı. Beş yazıyı da dikkatle okuyun lütfen. Serinin hangi sâikle yazıldığını izah etmişiz. Mevzuyu yeni duymuş olmadığım, bu mevzuda gazetemizdeki linkleri kaynak gösterdiğimden olsun anlaşılmıyor mu? Tarafgirlik hastalığınız bu kadar mı gözünüzü kör etti? Siz, muhibbi olduğunuz muhibbân takımına söyleyin o lafları: "Yeni Asya 11 yıl önce gazetede bu konuyu işledi, bir kitap da yayımladı. Neden Nahit Hocayı yoruyorsunuz? Ne laftan anlamaz insanlarsınız? Nurlar sâdeleştirilemez. Bu fiili savunmayın. Tövbe edin.Hâlâ nedir bu inat?" deyin.

  • HASAN DOĞAN

    19.9.2024 09:25:58

    yani artık kabak tadı verdi nahit hocam.tıpkı bir hıristiyan rast geldiği bir yahudiyi öldürmek üzere imiş,yahudi demiş nedir suçum.demir yahudiler hazreti isayı öldürmüş.demir kardeş o 2000 yıl önce idi.hıristiyan demiş olsun ben yeni duydum.bu sadeleştirme bahsi ta 11 yıl önce bizim gazetede enine boyuna tetkik edildi ve risale i nur neden sadeleştirilemez diye bir kitap da neşredildi araştırma merkezi tarafından.yoksa siz de o hıristiyan gibi yeni mi duydunuz bu mevzuyu sayın topaloğlu?

  • A. Kılıç

    19.9.2024 07:04:22

    Kutlular ağabeyin görüşleri üzerinden sadeleştirme/sahteleştime eylemini karşı çıkılmaması ve üzerinde yazı yapılmaması şeklinde sonuç çıkaran yorumcular; bediüzzaman beşlemesi( muhabbet fedaileri) isimli romanda altmışlı yıllarda kişi, yer tarih verilerek tarihe not düşünüldüğünü ve kutlular abi görevi başında iken gazetede sadeleştirme fiilinin aleyhinde yazılar yazıldığını bilmiyor ya da gözden kaçırmadılar ise, sadeleştirme yazısının bir cemaat eleştirisi yazısı mesabesinde görmeleri ne anlama geliyor? Sap ile samanı hak ile hali birbirine karıştırıyor olabilirler mi? Bilerek oluyorsa tarafgirlik akla gelir. Bilmeyerek oluyor ise, biraz insaf, biraz dikkat, biraz akıl yürütme ve biraz analiz.

  • Ahmet ilhan

    19.9.2024 06:51:53

    Rabbimiz raźı olsun. Guzel ve faydali bir degerlendirme olmuş

  • A. Kılıç

    19.9.2024 06:45:06

    Bazı yorumcular, yazarın yazısının bir cemaat aleyhinde bir yazı olarak tanımlamış. Basit bir akıl yürütme ve az bir analitik düşünmeyle yazının 'bir cemaat aleyhine değil, bir fiil üzerine' yazıldığı anlaşılır. Fiil sadeleştirme/ sahteleştirme..işleyen güvenceleri ve mutlu vb. ... Bu fiili işleyenin kim olduğu öncelikli değil. İşlenen fiilin cehalet, kıskançlık, tahrip orijinli olmasıdır. Yazılardan takip edebildiğim kadarıyla sadeleştirme geçmişte olmuş ve bitmiş bir fiil değil, halen devam eden bir saldırı olarak varlığını sürdürmesi.. Hal bu iken yazara yönelik bühtanlarda bulunanlar hangi değirmene su taşıyor...

  • Said Emre Dağ

    18.9.2024 22:59:39

    Söylenmesi gereken şeyleri söylemek için tam yeri ve zamanıdır. Bizim Yeni Asya olarak bir hizmet metodumuz var. Gülenciler kendilerine palazlanacak başka bir yapı bulsunlar. Bizim genlerimiz gülencilerle uyuşmaz. Biz haksızlık karşısında susan, o bizden konuşmayalım diyen, düşmanımın düşmanı dostumdur diyen tiynette insanlar değiliz.

  • Said Emre Dağ

    18.9.2024 22:57:16

    Said Ceylan kardeş, size sadece şunu sormak istiyorum: Soru çalarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasbeden bir cemaatin hatalarını söylememek dahası onlar lehine taraf olmak zulüm değil midir? Hakkı yenen insanlar bu ülkenin insanları değil miydi? Gülenistlerin hakkı hak da bu ülkenin sahipsiz insanlarının hakkı gülencilere peşkeş midir? Teşekkür ederim.

  • Said ceylan

    18.9.2024 20:44:48

    Vaktiyle bir cemaat önderi aleyhindeki bir yazının gazetemizde yayınlanmasına müsaade etmeyen Kutlular Ağabeyin, gerekçesini izah sadedinde yaptığı açıklamayla konuyu tamamlayalım: “Bizim bir prensibimiz vardır, biz cemaatlerin aleyhinde yazmayız, yazdırmayız da. Ehl-i tarikin aleyhinde de yazmayız. İslamî cemaatlere dokunmayız. Üstadımız dokundurmamış. Yazar olarak ‘Ben istediğim gibi yazarım’ diyemezsin.” Ardından, hakkındaki eleştiri yazısını koydurmadığı cemaat için “Evet, ben onlara karşıyım, zarar da görmüşüm. Ama prensiplerim herşeyin üstündedir. Üstadımın ölçüsü herşeyin üstündedir”

  • Said ceylan

    18.9.2024 20:44:32

    Kutlular Ağabey hatıralarında 12 Eylül’den sonra kendisine gelen ve “Beni Konsey gönderdi. Sizinle beraber çalışmak istiyoruz. Bizimle çalışırsanız bütün devlet imkânlarını emrinize tahsis ederiz ve size her hususta yardımcı oluruz” diyen MİT’çi albayın yaptığı “Yurt dışındaki Süleymancı ve Millî Görüşçü gruplara karşı beraber çalışalım” teklifine şu cevabı verdiğini anlatıyor: “Siz onlara dindar oldukları için karşısınız. Onlar ise bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Kendimizi onlara karşı, size kullandırtmayız.” Daha sonra gönderilen bir başka “elçi”nin “Cemaatinizdeki filanlarla aranızdaki ihtilâfta, eğer bizimle çalışırsanız sizi destekleyeceğiz” teklifine verdiği cevap da şu olmuş: “Elinizi içimizden çekin, yeter. Onlar bizim dava arkadaşlarımız; aramızdaki meseleleri biz hallederiz.” (İşte Hayatım, s. 311-2)

  • Said ceylan

    18.9.2024 20:44:13

    1990 MİT sorgusundan; Mehmet kutlular; "Onlar kendi gruplarımız noktasında birtakım sualler sordular. Ben de onlara şunları söyledim: ‘Bunlar bizim dahilî meselelerimiz; ama bunları da siz meydana getirdiniz. Hepsinde sizin parmağınız var. Eğer siz rahat bırakırsanız biz meselelerimizi hallederiz.’ “Dinî gruplar hakkında bana sual sormayın. Çünkü size cevap vermem. Onların aleyhinde beni konuşturamazsınız. Yalnız birtakım kendi tartışmalarımız olabilir. Size bu hususlarda hiçbir cevap vermeyeceğim.

  • Said ceylan

    18.9.2024 20:43:51

    Gülen gurubuna vurmamızı istiyor devlet,alet olmayalım. Biz yeni değil 50 senedir muhalefetimiz var bunu herkes bilir. Şimdi yeri ve zamanı değil.Nur talebesi müdakkik olur,oyuna gelmez. Gündemde olmayan eski bir konu üzerinden manipüle edilmek isteniyoruz aman dikkat

  • Said ceylan

    18.9.2024 20:43:20

    "Özdabak bu karikatürü 2013 yılında çizmiş, Yeni Asya Gazetesi o zaman ve zeminde gerekli mücadele ve ikaz görevini yerine getirmiş. Şimdi bayram değil, seyran değil. Ortada ne böyle bir tartışma var, ne de piyasada sadeleştirilmiş bir kitap. Üzerinden 11 sene geçmiş bir karikatürü, yayın tarihini gizleyerek sanki yeniymiş gibi gazetenin Facebook sayfasında yayınlamak, galiba bir yerlerden birileri düğmeye bastı intibaını veriyor."

  • Salih baş

    18.9.2024 20:30:13

    Darbı meseldir üç kişiden korkacaksın kelden körden ve topaldan şimdi birde Topaloğlundan

  • Ahmet

    18.9.2024 19:28:05

    Rabbimiz razı olsun

  • Nahit Topaloğlu

    18.9.2024 17:40:10

    Furkan kardeşime 2 Gülen'e / muhibbânına muhabbeti, Üstada/Nurlara muhabbetten ileri gitmiş zâtlar, hangi üsluptan anlayacak. Diş kirasını da ister. Diyeceksiniz ki onlara: "Nurların diline tecavüzle iyi yaptınız. Sizi bu konuda eleştirmekle hatâ ettik. Gülen, bu sadeleştirmeyi mânâ âleminden (hâşa) izinle yapmıştır. Üstaddan da müsaade almıştır. Zâten Üstad Kastamonu Lâhikasında sizin dediğiniz gibi Nurların dilini sahteleştirmeye müsâde etmişti, biz o satırları sizin iddia ettiğiniz gibi Yeni Asya olarak keyfî çıkarttık (Hâşâ) . Özür dileriz." Bu müfrit safderunlarla başka türlü hatt-ı muvâsala mümkün mü? Mazlum ve mağdurlarının hukukunu bu kadar müdafaa etmesine rağmen adam diyor ki "Siz Risâle basmamıza zâten hep karşıydınız."

  • Nahit Topaloğlu

    18.9.2024 17:39:50

    Furkan kardeşime 1. Nurların sahteleştirilmesi iyi olmuştur, diye direten, üstelik bu yüzden şahsıma beddualar, hakaretler eden insanlara karşı hangi ifâdem sertmiş? Mâmâfih hakikaten sert olan bazı ifadelerimizi tıraşladık, öyle neşroldu. Yazdığımız yazıyı anlamadan mı eleştiriyorsunuz, bilmem. Üstad hayatında Sungur ağabeyin iyi niyetle kalem karıştırdığı nüshayı getiren kardeşimize tokat aşk etmiş, yazdık bunu. Böyle sahteleştirenleri eline geçirse falakaya yatırmaz mıydı? Siz hangi üslup sertliğinden söz ediyorsunuz? Yazımızda bastıra bastıra sadece sahteleştirme fiilini icrâ edenlerle bu fiili destekleyenleri muhatap aldığımızı vurguluyoruz. Hayır, biz haklıyız, iyi yaptık, diyor. Hatt-ı muvâsalayı nasıl sağlayacaksınız?

  • Salih baş

    18.9.2024 17:07:28

    Allahümme ecirna min şerrin nisai Allahümme ecirna min belain nisai Allahümme ecirna min fitnetin nisai Allahümme ecirna min tecavüzil mülhidin Allahümme ecirna min şerril münafıkın Allahümme ecirna min fitnetil fasıkın

  • Mustafa

    18.9.2024 15:49:47

    Bu eserler tüm Risale-i nur talebelerinin ortak malıdır, tüm Risale-i nur talebelerinin istisnasız ortak fikr de; aslına uygun, tek bir harfine dahi dokunmadan neşrine ve okunmasına devam etmektir. Görünen o ki sadeleştirme isteği olanların hemen hemen hepsi, Risale-i nur okumayan, Risale-i nurun meslek meşrep ve anlayışına uzak olanlardır. Bu bağlamda Risaleleri anlayıp hayatına tatbik etmekte zorluk çeken insanlar lütfen kendilerine başka uğraşlar bulsunlar.

  • Mehmet

    18.9.2024 15:34:49

    Bu yazıyı okuyana kadar sadeleştirme konusu kapandı gitti sanıyordum. Meğer hala basımı devam ediyormuş. O zaman sayın yazar bu konuyu gündeme getirmekte haklıdır. Bu Nurlar için büyük bir tehlikedir. Cevap verilmesi muktezayı hale mutabıktır. Alınacak bir durum yoktur. Selam ve dua ile.

  • abdurrahman

    18.9.2024 14:20:30

    Sadeleştirmeyi geçmişte yapanlar ve şimdi savunanlar kendilerini tekrar gözden geçirsinler. Eğer "risaleleri kendi malı gibi bilmek" kapsamında görüyorlarsa kendilerini ona göre muamele yapsınlar. Eğer bu kapsamda görmüyorlarsa kendilerini, o zaman yazıyı dahilde biri için değil de hariçte biri olarak yazılmış kabul etmeleri gerekir. Bu durumda da onları yaptığı ya da yapılan sadeleştirmeyi savunmak hariçten bir saldırı anlamına gelir ki, bu çok dehşetli bir hali ifade eder ve şefkate de istihkakları kalmaz Allah korusun..

  • abdurrahman

    18.9.2024 14:20:15

    Yapılan sadeleştirmeyi bu kadar risale-i nur eksenli açıklamalardan sonra hala savunmak "risale-i nuru, müellifini ve talebelerini" incitir. Bu nokta nazara alınmayıp, bu bağlamda yazılan bir yazıya "mağdurların" alınması olarak görmek de ayrıca hakikati incitir. Müsbet bir hareketi de zedeler. Çünkü, birileri (nur talebeleri) risale-i nuru haremleri olarak görüyor ise- ki öyledir- buna karşı yapılan fikir, söz ve yazıyla müdahaleye hak vermek lazımdır. Gülencilerden beklenen, "yapılan işin yanlış olduğunu savunmak değil, özür ve tövbe etmek" olmalı ki, onlara karşı yapılan haksızlıkları savunanlar da iki arada bir derede kalmasın. Yazılacak çok şey olabilir ama, yapılan sadeleştirmeyi hala savunmanın risale-i nur hizmeti içinde sayılması mümkün değildir. Yapılan iş hariçten risale-i nura bir saldırı gibi görünüyor.

  • halil

    18.9.2024 14:01:29

    Sayın yazarın yazılarına yapılan tenkitleri yazanların kim olduğunu bilmiyoruz, onların iki gurubu birbirine düşürmek isteyen art niyetli kişiler olma ihtimali çok fazla, bu nedenle, bu mesele zamanında çözüldü, onun için oyuna gelmeyelim!

  • Okuyucu

    18.9.2024 12:58:03

    Risale-i Nur, Kur'ân'ın malıdır. Kur'ân-ı Hakîmden süzülmüştür. Kur'ân ise, Arşı ferşle bağlayan bir zincir-i nuranîdir. Kimin haddi var ki buna el uzatsın? Bir sürü dünyevi hata ve yanlışlara rağmen Allahu alem eskide yapılmış güzel hizmetlere ve bünyesinde sayısı az olmayan masum ve iyi niyetli insanların hatırına Cenab-ı hak o yapıyı bir şekilde muhafaza etti ve belki de mühlet verdi fakat ne zaman ki Risalelere el uzatıldı, Kur’an effetmedi. Taraftarlıkla beyazı bile siyah gören Gülen taraftarlarına diyecek bir şey yok ancak hala kalbinde Risalelere karşı hürmet ve saygısı olanlar, bu hatadan tövbe edip Cenab-ı hakkın mağfiretinde sığınırlarsa inşallah tekrar Kur’anın kalesine dahil olabilirler, yoksa dehşetli zecr tokatları hem dünyada hem ahirette peşlerini bırakmayacak.

  • Furkan

    18.9.2024 12:34:26

    Yazılanlar doğru olabilir. Fakat yazarın üslubuna hissiyat karışmış. Bu hal ise müsbet harekete zıttır. Gülencilerin yeni Asya aracılığıyla nefes alabildikleri şu zamanda, doğruların daha yumuşak, hikmete uygun ve birilerini sevindirecek, gülencileri tahrik etmeyecek şekilde olması gerekirdi. Bu üslup ayrıştırmayı derinleştirecek, tarafgirlikle körükleyecek ve daha çok karşı mahalleyi sevindirecek bir üslup. Maksat doğruları izah ise, bu üslubun değişmesi gerekiyor.

  • Müjdat Bayar

    18.9.2024 12:27:55

    Ne olursa olsun, bu mevzuda kalp kırılmamalıdır maalesef sosyal medyada hakaretler, beddualar gırla gidiyor.

  • İ.UÇAR

    18.9.2024 12:25:59

    Hastahane odasından yazıyorum. Maksat hasıl olmuştur.Bundan başka izah olmaz.Bu izahtan daha ayrıntılı. bir yazı olamaz.Eğer olsa muhatap iki grup insandır...Sueret-i haktan taraf gibi görünenler de anladılar mı acaba?Nahit Hocam teşekkür eder , duanızı beklerim.

  • Kübra Nur ÇAKIROĞLU

    18.9.2024 12:22:21

    Nahit ağabey kaleminize sağlık. Allah kaleminize kuvvet versin. Allah doğruluktan ayırmasın. Âmin 🤲 "Evet, bu asrın dehşetine karşı taklidî olan itikadın istinad kaleleri sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan, her mü’min, tek başıyla dalâletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman–ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risâle–i Nur, bu vazifeyi en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik–i Kur’âniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlarla ispat ederek yapmış." Bediüzzaman

  • Ali Dinar

    18.9.2024 12:16:10

    Kimseye düşmanlık yok,hakikat yazılmış.Teşekkür ederiz.

  • Ömer

    18.9.2024 11:37:53

    Yeni Asya’nın ilmen,fikren ve hukuken çürüttüğü “sadeleştirme “ bir şahs-ı manevi olarak yapılmışken sizin tarafınızdan tekrar edilmesi🤔???!.En müthiş maraz (hastalık) ve musîbetimiz, cerbeze (doğru ile yanlışı ters yüz eden demagoji ve çarpıtma) ve gurura istinad eden (dayanan) tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse hakikati rendeçler (parlatır); eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar.” (Eski Said Dönemi Eserleri, Hakikat Çekirdekleri-II, s. 631) Yeni Asya camiası ve gazetesi yazarları,çizerlerininde neler yaptıklarını görmek ve bakmak isteyen arşivleri okuyabilir. 👀🧐

  • Mehmet

    18.9.2024 11:31:03

    Risale-i Nurların hukukunu muhafaza adına mükemmel bir yorum harika münafıkane olarak alkışlatılmak üzere sinsi yapılan işin mahiyetinin anlaşılması babında çok iyi olmuş bir yazı

  • Hikmet Günaydın

    18.9.2024 11:22:59

    Halime adlı yorumcu kardeşimize; Siz yazdıklarınıza gerçekten inanıyormusunuz?

  • Hikmet Günaydın

    18.9.2024 11:21:42

    Nahit abi binler tebrik size, elinize, dimağınıza. Allah razı olsun Devamını heyecanla bekliyoruz

  • Özkan

    18.9.2024 11:06:56

    Allah razı olsun risalei nura sadeleştirme adı altında sahteleştirmeye Cenabı hak müsaade etmedi kendi elleriyle çöplere ve sokak aralarına gizlice koyup bırakıp kaçtılar zamanında bizler kardeşim bu satırlara elleyince mana değişiyor diyor çok uyardık

  • Abdullah

    18.9.2024 11:00:24

    Sadeleştirme konusunda birinci söz sahibi; Mehdi-i Azam olan Üstad'ımızdır. Hadisi Şerif ile sabittir; Mehdi hükümlerinde ma sumdur.Bu hadis; Ahmed Feyzi Kul abenin Maidet-ül Kur'an ve Hazinet-ül Burhan kitabı nın 65.sahifesinde yer al maktadır.Bütün Nur talebelerinin malumudur; Üsad'ımız asla sadeleştir meye razı değil ve izin ver memiştir.Şimdi bu haddini ve hududunu aşanlar,han gi akıl ve mantıkla, hangi fikir ve düşüncelerle, hangi edep ve terbiye ile, Ve hangi cürret ve cesaret le Üstad'ımızın kesinlikle razı olmadığı bu iğrenç işe teşebbüs ve müdahale ediyorler.Sadeleştirmenin altında çok gizli bir düşmanlık var! müthiş bir kıskançlık var.Aynı zaman da örtülü bir enaniyet var. Prensip ve edebimiz müsaade etmediği için bu mütecavizlere söylenmesi gereken çok ağır lafları bu raya almıyoruz.Son olarak eğer bu saldırganlar; saldı rıya devam edeceklerse; büyük belaler onları bekli yor demektir.

  • Müjdat Bayar

    18.9.2024 10:40:49

    Sadeleştirme meselesini bir iman meselesi hâline getirip sadeleştirenleri küfürle itham edenler bile var. Her şeyin ifratı fenadır. Müminler ancak kardeştir.

  • Fikret

    18.9.2024 09:40:00

    Allah sizden ebeden razı olsun. Hakikati bütün vecheleri ile ortaya koymuşsunuz. Emeğinize kaleminize sağlık.

  • A. Yılmaz

    18.9.2024 09:33:03

    Nur hizmetinde yalana yer yoktur. Ama gülenciler yalan söylemeyi takiye yapmayı su gibi içiyorlar. Kod isim kullanıyorlar ya. Nur hizmetinde böyle bir şey var mı? Üstadımız kaç kere mahkemeye çıkmış bir kere bile yalan söylememiştir. Gülen, verdiği ilk ifadede ben nurcu değilim dedi. Sonea zaten kapağı amerikaya attı. Gelip mahkemeye çıkayım, şu mazlumlara dokunmayın, hesabını benden sorun diyemiyor. Böyle bir cemaatte hangi kardeşlikten bahsedebilirisiniz ki! Bireyler cemaatin menfaati için feda edilir bunlara göre. Mazlumların zarar görmesine bizim kadar üzülmüyordur kendisi. Bu yoldan pişman olmalarını, tevbe etmelerini bekliyoruz ama nafile bekliyoruz sanki.

  • Halime

    18.9.2024 09:11:29

    Ayrıca siz sadece bir avuç cemaatinizi düşünürken Hoca Efendi dünyadaki her bir insanı düşünüp uyku uyumuyor. İnsanların imanını kurtarmak için çırpınıyor. Siz de sadeleştirmeden bahsediyorsunuz. Ne önemi var bu tür şeylerin çok çok tali konularla uğraşıyorsunuz.

  • Müjdat Bayar

    18.9.2024 08:54:13

    Sadeleştirmeye karşıyım. Buradaki niyeti bilemem. Sadece şunu söyleyebilirim: Sızıntı dergisindeki başyazıda Risalelerden belki daha fazla Osmanlıca kelime vardı. Bunu sadeleştirmeye kim cüret edebilirdi? Teklif dahi edemezdi.

  • Sertaç LÜSER

    18.9.2024 08:53:11

    "Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin"26. Mektub. Bu hakikati anlayıp yaşabilmek için talebe olmaya çalışmak lazım.Talebe olmaya çalışmayanlar kendi malı olmadığı için başkalarına rahatça tasarruf edebilirler o yüzden anlamamaları normal fakat hatada ısrar edip kendi kafa feneri ile BENCE diyenler için güzel bir yazı olmuş. "Bahçe sahipsizmiş gibi içeri giren," bahçenin sahibi olduğunu anlamıştır umarım. Bu sahteleştirme meselesinde sanki hakkı varmış gibi davranıp beddua eden ya da sahteleştirememe durumundan canı sıkılmış muhibbanlar size bir çift söz.Bu mesele asıl Nur talebelerinin canını sıkıyor ve rahatsız ediyor.Geniş bilgi istiyorsanız Araştırma merkezimizin çıkardığı "Risale-i Nur neden sahteleştirilemez" kitabını okuyunuz.

  • Pelin Kurukahveci

    18.9.2024 08:50:21

    Nahit abi bu "sahteleştirme" maskesini indirdiğiniz zaman altından koskoca bir haset çıkmaktadır. Bu maskeyi indirdiğiniz için size çok müteşekkirim.

  • Ayhan Aydın

    18.9.2024 07:05:58

    Binler tebrik....

  • Nimet

    18.9.2024 06:40:48

    Yazılarınız tam yerinde tam zamanında.Dediğiniz gibi keşke geçmiş olsa.Ama pişmanlık emaresi olmadığı gibi şiddetle savunuyorlar.Her sene kitap fuarında görev aldığımda bu cemaatin mensupları aynı şeyi söylüyor."Risale anlaşılmıyor, sadeleştirilmiş var mı diye".Size saldırmaları normal .Biz de bulunduğumuz şehirde bunlar tarafından bayağı hırpalandık.

  • Semanur Tunoğlu

    18.9.2024 06:14:46

    İlk sadeleştirmiş (sahteleştirilmiş) risale basımı başladığı zaman Fethullah Gülen bir kibir abidesi olarak yapılan onca itiraza cevap vermeye bile tenezzül etmemişti. Anlaşılan aynı saçma kibir gülenist muhibbanlar tarafından devam ettiriliyor. Sadeleştirme istemeyenleri anlamak istemiyorlar ve kötü niyetli buluyorlar ve beddua ediyorlar. Bu tavırlarından dolayı mağduriyet yaşadıkları zaman kendileri için ses verecek kimse çevrelerinde kalmıyor. Ama bunu da görmek istemiyorlar. Mü'minler sessiz kalıyor diye ümmeti Muhammede bir daha beddua ediyorlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı