Çocuk, daha küçük yaşlardan itibaren başladığı eğitim serüveninde öğretmenle tanışır.
Anne-babadan sonra belki en çok karşılaştığı insan ve evden sonra en çok zaman harcadığı yer olan okulda da suça sürüklenme durumu söz konusu olabil- mektedir.
Okulda verilecek eğitim ve içeriği, birlikte eğitim göreceği diğer çocuklar, öğretmen-idare-veli işbirliği, okulun bulunduğu çevre ve çevrenin eğitime bakış açısı, çocukların geleceklerinin şekillenmesinde büyük etki meydana getirir. Eğitim yuvası olan okulda yanlış arkadaş seçimi gibi etkenlerle suç bataklığına itilen çocuk okula devam etmek istemediği, etse bile başarılı olmak gibi bir istek ve arzuda değil. Bu çocuk kendisine maddi ve manevî zararı olduğu gibi bulunduğu sınıf, okul ortamına da zarar verir.
“Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” (Münâzarât) Okulda verilen eğitim ve içeriği çocukları sadece akademik başarı endeksli hâle getiriyor, mânevî değerler es geçiliyor veya verilmiyorsa tek kanatlı yetişirler. Tek kanatlı yetiştirilen çocuklar, hile ve şüphe içinde yaşamaya mahkûm olur. Zamanla hile ve şüphe gibi negatif duygularla büyüyen çocukların suç işlemede kullanılmaları kolaylaşır. Eğitim, din ve fen ilimlerini birleştirilmesi ile verilmeli aksi takdirde çocuk “tek kanatlı” kalır; bu da onu suça açık hâle getirir.
Hissiyatları galeyanda, nefis ve hevâları ifrat derecesinde olan, insanlara ve çevrelerine zarar vermekten, zulüm ve tahribattan çekinmeyen gençleri durduracak, her yönüyle merhametli hâle getirip suç işlemekten kurtaracak olan, Cehennem fikridir; yani Cehennemin varlığına inanmaktır.
Okulda çocuklara merhamet duygusunu veren değerlerin anlatılması, bunları hayatında yaşamasını sağlayacak imkânların sunulması ve faydasını görmesini temin etmek için çaba sarf eden eğitimcilerin olması şarttır. Tabii ki fedakâr ve çocukların gerek maddî gerek mânevî değerleri almasını sağlayacak eğitimcilerin önünün açılması gerekir. Bu da eğitimcileri yetiştiren sistemin bu duruma öncelik vermesiyle mümkündür.
Eğitimcide fedakârlık ve manevî donanım şart. Sadece diploma değil, örnek şahsiyet olmalı. Çocuğa merhamet duygusunu aşılayacak bir rehber olmalı. Cehennem fikri”ni korkutarak değil, sevgiyi ve sorumluluğu birleştirerek âhiret bilincini kazandırmalı. Eğitimci, çocuğun âhiretini kurtaran bir “manevî mühendis” olmalıdır. Sadece bilgi değil, vicdan, merhamet ve iman aşısı yapmalıdır. Aksi hâlde, okul da suça giden yolun bir durağı hâline gelir.
Eğitim Sistemi fedakâr öğretmenin önü açmalı. Manevî eğitim verebilme özgürlüğü, “Helal kazanç” bilinciyle yetişmiş öğretmen kadroları. Sistem, çocuğu suça teşvik eden bir yapı olmaktan ziyade suça sürüklenmeyi önleyen bir yapı olmalıdır.
Ya çocuklarımızı cehenneme giden yolda ‘tek kanatlı’ bırakacağız ya da imanla-merhametle donanmış, ebedî saadete uçan bir nesil yetiştireceğiz; tercih bizim, hesap Allah’adır.
Ne mutlu “ Öğrencilerini saadete uçan bir nesil yetiştiren” eğitimcilere.
—Devam edecek—