Filistin Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023’ün sabahında, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı çok ağır ambargo ve şu zulümlere misilleme olarak, İsrail tarafına fırlattığı binlerce füze ile başlattığı ve İsrail hapishanelerinde, asker sivil, kadın erkek, yetişkin çoçuk ayırt etmeksizin “zulmen” tutuklu bulunan şu binlerce Filistin vatandaşlarına mukabil, yine misilleme olarak, asker sivil, kadın erkek, yetişkin çocuk ayrımı yapmaksızın 300 kadar İsrail vatandaşını “rehine” almasıyla patlak veren savaşın üzerinden tam 8 aydan fazla bir zaman geçti.
2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan en büyük katliam ve soykırım olan, 11 Temmuz 1995 tarihinde, sadece 11 gün içinde, Bosna’da BM Gücü’ne sığınan 8.000’den fazla mâsum Boşnak vatandaşın Srebrenitsa’da, militarist Sırp komutan Ratko Mladic emrindeki Sırp askerler tarafından acımasızca, şu “hunharca” katledilmesinden daha büyük bir katliam ve de“soykırım” ile karşı karşıyayız. Çünkü; Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün tespitine göre, Bosna’da katledilen Boşnakların toplam sayısı 20.000 civarında iken, 7 Ekim 2023’ten bu yana, şovenist İsrailli diktatör Netanyahu ile Savunma Bakanı Galant ve şu emrindeki İsrail askerleri tarafından Gazze’de topluca katledilen mâsumların sayısı, en son katliamla birlikte 36.000 kişiyi aşmış durumda.
Dünyada, hâlihazırda, İslâm İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) bağlı, toplamda 57 tane İslâm ülkesi var ve bu ülkelerde 2.000.000.000 (2 Milyar)’ı aşkın, mütecaviz Müslüman yaşıyor. En kalabalık İslâm Ülkesi 230.000.000 (230 Milyon) civarındaki nüfûsuyla Endonezya iken, onu 200.000.000 (200 Milyon)’u aşkın nüfûsuyla Pakistan, onu da 150.000.000 (150 Milyon)’dan fazla Müslümanın yaşadığı Bangladeş takip etmekte.
Dünya Petrol Üretiminin şu % 65’ni, başta Suudi Arabistan, Irak, İran ve Azerbaycan olmak üzere İslâm ülkeleri sağlamakta...
Suudi Arabistan ise, 257 Milyar varillik rezervi ile tek başına, Dünya Toplam Petrol Rezervinin, yaklaşık şu % 27’sini kendi elinde tutmakta...
Toplamda, o da 1948’den bu yana periyodik bir şekilde devam eden şu “haksız” toprak ilhakları ile, sadece “20 bin kilometrekare” civarında bir toprağa ve ancak 10 milyon kadar bir nüfûsa henüz sahip, Ortadoğu’da en küçük bir devlet olan İsrail’in ise, şu ihtiyaçlarını temin edeceği, ne bir petrolü ne de ciddiye alınacak bir tarım üretimi var, şu en hayatî ihtiyacı olan “su” başta olmak üzere, hemen her şeyi dışarıdan “ithal” etmek zorunda…
İsrail’in şu zulmünü, hunharlığını, Hollanda’nın Lahey şehrinde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) götürüp, İsrail Devleti için şu “ihtiyat-i tedbir” ile Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Galant hakkında “yakalama kararı” çıkartmak, çıkarttırmak ise, acele etmeyin, ne yazık ki, tabii ki yanıldınız, şu çokluğu ile çokça övündüğümüz, 57 “Müslüman” ülkemizden, şu isimlerini saymakta zorlandığımız devletimizden herhangi birisine değil, bizim şu halk dilinde “gâvur” diye nitelediğimiz, öylece tesmiye ettiğimiz, şu kâhir ekseriyeti Hıristiyanlardan müteşekkil bir devlet olan, adını pek de duymadığımız, belki de duymadığınız, şu ırkçılıkla, ayrımcılıkla mücadele uğruna, şu “İnsan Hakları” adına tam 27 senesini şu zindanda, şu “hapislerde” geçirip, en büyük bir bedel ödeyen, 1990 yılında şu “özgürlüğüne” kavuşup, 1994’te yapılan genel seçimlerde ülkenin “ilk siyahî başkanı” seçilen meşhur aktivist Nelson Mandela’nın memleketi olan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne nasip oldu…
Duyamadım, “Peki, bizim 57 tane İslâm ülkemiz ne mi yaptı bu konuda?..” mı dediniz...
Sadece “kınadılar” ve “kınamaya” da devam etmekteler…
Şu bizim İslâm İşbirliği Teşkilatımız (İİT) her toplandığında…