Birçok dostumuz peş peşe, serî hâlde âhiret âlemine gidiyor. Bizler de hayatta olduğumuz müddetçe, onlara olan vazifemizi “âmin ve Fatihalara sebeb olması” niyetiyle, tâziye makaleleri ile yerine getirmeye çalışıyoruz.
1980 ihtilâlinden sonra Erzurum’da Yeni Asya hizmet merkezimize ihtiyaç olmuştu. (Daha evvel birkaç makalemizde bunu zikrettik) Nihayetinde, oradaki hizmetlerimizin ilk nüvesini sevgili kardeşim Dr. Hüseyin Özdemir ile beraber başlatmıştık. Üç dört sene sonra Hüseyin askere, ben de tayinen Balıkesir’e gidince, talebe kardeşlerimizin başında ve Yeni Asya hizmetlerimizin devamında geçici bir boşluk meydana gelmişti.
Bu hâle çok üzülüyorduk. Aklımız hep oradaydı. Orası bizim bir çocuğumuz gibiydi. “Ne yaparız, nasıl yaparız?” diye düşünürken, Erzurum tâbiriyle “her şeyi edip eyleyen Allah” onu da bir yoluna koymuştu.
1985 senesiydi galiba, bir gün Balıkesir’den İstanbul’a giderken, kadîm dost ağabeyimiz Rıdvan Ercan’a, “bir selâm vereyim” diye İzmit’e uğradım. Yine kendisi gibi İzmit’in eski hizmet erlerinden Turan Arslantürk ile beraberlerdi. Üçümüz eskilerden hizmetlerden v.s. konuşurken, Erzurum’un vaziyetini anlatıp üzüldüğümü söyleyince, Rıdvan Abi dedi ki; “Yahu bizim Gürbüz Abi, TÜPRAŞ’tan emeklidir. Biliyorsun, o Erzurumludur. Yanına bir gidelim, sen onu iknâ edebilirsin. Konuşalım, belki o gider” dedi.
Üçümüz kalktık, Gürbüz Ağabeyin yanına gittik. Konuştuk, hâlleştik. Dedim ki: “Gürbüz Abi, bak sen Erzurumlusun, orası böyle başsız olmaz, senin gitmen lâzım.” Mübarek, zaten hizmet âşığı idi. Allah razı olsun, teklifimizi kabul etti ve gitti. Orada, Yeni Asya Temsilciliği’ni de canlandırdı. Zaman zaman Erzurum’a gittiğimizde görüşüyorduk. Arada sırada da kardeşi Yılmaz Ağabeyin taş mağazalardaki kuyumcu dükkânının komşusu, bizim bacanaktı. Orada da bazen görüşürdük.
Zannedersem, yirmi beş sene kadar evveldi. Oğlu (iki de kızı vardı) Ömer, Erzurum’dan üniversiteyi okuduğu Niğde’ye giderken, o zaman PKK hadiseleri çok, yol kontrolleri de sık idi. “Sakaltutan” mevkiinde, otobüsü kontrol için jandarma durduruyor. O arada da, Ömer’in midesi bulanmış, otobüsün içi kirlenmesin diye kendini dışarı atıp yolun alt tarafına doğru koşarken, jandarmanın da “terörist” (insanları haksız ve yanlış şekilde kolayca veya zanla terörist yerine koymanın bir numunesi) zannetmesiyle aniden ateş etmeleri sonucu, orada genç yaşında şehid olması, hepimizi üzmüş, Gürbüz Abimizin kalbinde de büyük bir yara açmıştı. Risale-i Nurlar’dan aldığı telkinle sabretmişti, ama kalbi yaralıydı.
Bir ara, Yeni Asya yönetim kurulu üyeliği de yapmıştı. Her zaman hizmete âmade, güler yüzlü, hoş görüşlü ağabeyimizdi.
Birbirimizi arar, hâl hatır sorardık. Bundan bir iki sene evvel, eskiden bulunduğu İzmit’ten bir grub vefalı arkadaşın sırf onu ziyaret için Erzurum’a gelmelerine çok sevinmişti.
Bir müddet evvel, bir rahatsızlık geçirmişti. Her aramamda “duâ et Osman kardeş” derdi. Biz de ondan duâ isterdik. En son, 29 Ekim Cuma günü tebrik mesajı çekmişti.
14 Kasım günü, gazetemiz eski yönetim kurulu üyelerinden Ali Yılmazcan Ağabeyimizden gelen mesajla Gürbüz Ağabeyimizin vefat ettiğini öğrendik. Biz de arkadaşlarımıza haber ettik.
Yenge hanımla konuştuk. O da Allah razı olsun, Gürbüz Ağabeyin o zor günlerinde çok yardımcısı olmuştu. Anlattı bize; “Bir iki gündür hâllerinde değişiklik oluyordu. Soruyordu, ‘Ben neredeyim, burası, İzmit’teki evimiz mi?’ deyince, biz de Erzurum’da olduğumuzu söyledik. ‘Ben mekân değiştiriyorum galiba’ dedi. Hep yüzü nurlu bir şekilde, ‘hepiniz hakkınızı helâl edin’ deyip ‘beni sağ tarafıma yatırın’ deyip, o hâlde rahmetli oldu” dedi.
Allah, Gürbüz Ağabeyimize rahmet eylesin. Makamı, mekânı Cennet olsun inşâallah! Genç yaşta, hükmen şehid olan oğlu Ömer’ine kavuştu. Hanımının, kızlarının, kardeşi Yılmaz Ağabeyin ve sevenlerinin, dostlarının, camiamızın, hepimizin başı sağ olsun…
BİR VEFAT HABERİ DAHA: Gazetemiz eski genel neşriyat müdürlerinden yine Erzurumlu ve de Gürbüz Ağabeyin akrabası olan Sabahaddin Aksakal Ağabeyimizin oğlu Muhammed Said’ in de vefat haberi geldi. Allah ona da rahmet eylesin.
Mekânı Cennet olsun inşâallah