Üstadın sağlığında, cemaat içinde, çok kayda değer bir iftirak olmamıştı.
Vefatından sonra da, Zübeyir Ağabey, cemaati ve rükün makamındaki ağabeyleri de Üstadın prensip ve metodları altındaki meşveret sistemiyle hareket etmesine vesile olduğundan, yine onun sağlığında da pek mühim iftiraklar olmamıştı. Hattâ, en canlı yaşayan şahidlerden biri olarak ben, Ankara’da, 1970 senesinde Risale-i Nurlarla müşerref olduğumda, Ankara’daki cemaatte bir ayrılık-gayrılık yoktu. Koskoca Ankara’da o zaman üniversiteler etrafında 10-15 civarında dershane vardı.
Sonradan bu cemaatin ittifak, ittihad ve uhuvveti en az dörde inkısam etti. Peki, niye böyle oldu? Hani, kaba bir tabirle, aynı memeden süt içen bu yavrular niye ayrı düştü?
İşte, Üstadın yukarıdaki sözleri ve “Sakın sakın!”lara dikkat edilmemesi bu hâle gelinmesine sebeb oldu. 1970 senesinde, dini siyâsete âlet eden ilk parti ortaya çıktığında, Zübeyir Ağabey, bundan son derece rahatsız olup, Kırkıncı Hocaya şu sözleri söylüyor. “Allah muhafaza, bu yeni parti, din namına kurulduğu için Müslümanları birbirine düşürür ve hizmetimize zarar verir. Bu yeni partinin büyük bir fitneye vesile olacağından korkuyorum. İnsanlar zahire bakarlar ve siyasetin cazibesine kapılırlar. Bazı dostlarımızın bu kudsî hizmeti bırakıp siyasete gireceğinden endişe ediyorum.” (Bu sözler, hâlâ Kırkıncı Hocanın hatıralarında mevcud.)
İşte aynen, Üstadın ve sonrasında da Zübeyir Ağabeyin işaret ettiği gibi, siyâset bu güzide cemaatin uhuvvet ve ittihadını bozup iftiraka sebeb olmuştur.
Şimdilere geldiğimizde... Bu cemaat iftiraklarının kime ne faydası olmuştur? Bu nurlu cemaat sayesinde, onlarla müşerref olup onların cennetî hâllerini görüp sevinen insanların, aradaki bu fitneler neticesi meydana gelen iftirakları kaldıramayıp cemaatlerden uzaklaşmaları çok mu iyi olmuştur? Bunun vebali hepimize değil midir? Hâlbuki bizim davamız kâinatla alâkalı değil midir?
Meleklerin alkışladığı hizmetlerimiz neticesinde dünya halâs olacaktır inşâallah. Ayrı olan payları nazara almayıp, ortak paydamıza dönmenin zamanı gelmedi mi? Neyimiz ayrı?
Üstadımız bir, risalelerimiz bir, tesbihatımız, cevşenimiz aynı.
Sair hâl ve kallerimiz de aynı. O hâlde lüzumsuz şeyleri terk edip, en kötü ihtimalle, parti meselesini sadece seçim zamanında herkes Üstadından anladığı gibi tatbik etsin, kimse kimseye bühtanda bulunmasın yeter.
İnşâallah, Rabbimiz ittihadımızı, istikametimizi, uhuvvetimizi, muhabbetimizi, ihlâsımızı, hakkıyla nasib etsin.