"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Tanrı gibi görünüyormuş her yerde” (hâşâ)

Osman ZENGİN
10 Kasım 2025, Pazartesi
Geçen sene, başta genç kardeşlerimizin ısrar ve arzularıyla başlayıp, devam edemediğimiz Risale-i Nurlarla müşerref olma serencamımızı anlatacağım inşaallah da şimdi ,başlıkla alâkalı kısma temas edeyim.

İşte o gün Risale-i Nurlarla müşerref olduktan sonra, hemen Kocatepe Ada Apartmanındaki dershanemize yakın Mimar Kemal Ortaokulunda okuyan teyzemin oğlunu dershaneye götürmek için okullarına, böyle Kasım ayının (1970) bir Cumartesi günü gittim. (O zamanlar Cumartesi günleri, devlet daireleri ve okullar yarım gün çalışırdı.) Daha paydosa vakit vardı. Ben de, böyle biraz mütecessis olduğumdan, koridorda gezinirken okulun duvar gazetesi gözüme ilişti. Okurken bir baktım "Tanrı gibi görülüyor her yerde"-hâşâ-diye bir mısra gördüm. Kanım dondu. 10 Kasım olduğu için M. Kemal'e, bir Kemalistin yazdığı şiirmiş bu.

Hemen orada hademeyi buldum. Daha 17 yaş içinde bir gencim. "Müdürün odası nerede?" dedim. Şöyle yüzüme bir baktı. "N'apacan?" dedi. "Lâzım" dedim. "Müdür yok, ama muavin var!" dedi ve neticede odasına gittim.

Beni şöyle yukarıdan aşağı bir süzerek;

"Buyur, ne vardı?" dedi. "Şu duvar gazetesinde, böyle bir şey yazıyor" dedim. "Olmaz öyle şey, yanlış görmüşsündür" dedi ve ekledi "Gel beraber bakalım!" dedi. Gittik, okudu, şaşırdı, ama mevzu yumuşak karın olduğu için bir şey söyleyemedi. Odasına döndük. "Haaa... Bu koridorlardaki paltolar çalınıyordu. O sen miydin yoksa, dur polis çağırayım" dedi. Ayaktaydım, oturdum "Çağır!" dedim. Ve "Ayıp ya! Müftünün keçisi çalınır, bazı gazeteler 'Müftü keçi çaldı' diye yazarlar. Sizinki de ona benziyor" dedim. Baktı ki olmuyor. "Haydi git, daha da buraya gelme!" dedi. Çıktım, yolda giderken, şöyle bir düşündüm ve tebessüm ettim.  Hadise, üç "Kemal" üzerinden cerayen etmişti. Okul, "Mimar Kemal," şair, teyzemin oğlunun ismi "Kemal" kendisine şiir bozuntusu yazılan "M. Kemal"

O hadiseyi, elli altı senedir unutmuyorum.

Sonraki senelerde baktım, bir kaç kişi de aynı bunun gibi, vıcık vıcık yalakalık kokan şiirler yazıp aynı minval üzere gitmişler.

Yahu, kendiniz ne yaparsanız yapın, ama milleti zorlamayın! Milletin Allah'ı var. Sizin kiminiz varsa var. Bizi alâkadar etmez!

Okunma Sayısı: 2172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emin

    10.11.2025 17:20:53

    Çünki bütün mekteblerde ve dairelerde ve halklarda, o ölmüş dehşetli Süfyanın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hâl ise âlem-i İslâma ve istikbâle pek elîm ve acı bir te'sîri olacaktı. Şimdi ihtiyarımız hâricinde onun mâhiyeti ne olduğunu, en başta ve en ziyâde alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine kat'î hüccetlerle gösteren ve isbat eden Risâle-i Nur geçmesi ve kemâl-i merak ve dikkatle okunması öyle bir hâdisedir ki; bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ îdam olsalar, Dîn-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur. Hiç olmazsa küfr-ü mutlaktan ve irtidattan en mütemerridleri bir derece kurtarır, meşkûk bir küfre çıkar, mağrûrâne ve cür'etkârane tecavüzlerini tâdil eder. (Şuâlar, s. 330)

  • Emin

    10.11.2025 17:18:45

    Hâşiye: Bu beşinci madde için reis-i cumhûr itiraz etti. Fakat, öyle cevab aldı ki, daha hiç ilişemedi. Tam sustu. (Müdâfaalar, s. 23-24)

  • Emin

    10.11.2025 17:16:03

    [I. Millet Meclisinde Neşredilen Beyannâme] “Yirmi yedi sene evvel meb’uslara hitaben yazılan bu parça, hakiki ve İslâmiyet fedakârları olan meb’uslara medar-ı ibret ve berâ-yı ma’lûmât takdim edildi.” Hâşiye: Bu parça meb’uslara, umum kumandanlarına ve ulemâlarına okutturmakla reis-i cumhur ile şiddetli bir münakaşaya sebebiyet verdi. Fakat biz, o münakaşada galip olduk, o sustu. (Müdâfaalar, s. 23-24)

  • Emin

    10.11.2025 17:14:40

    (Haşiye): Evet, kendisi onyedi milyon lirayı, onbeş senede onbeş milyon fakir bir milletten hırs ve tamâ’ ile boğazına akıtması, ne derece hırs ve tamaâ, tehyic ettiği kıyas edilsin. (Şuâlar, s. 449)

  • Emin

    10.11.2025 17:13:39

    HAŞİYE: Aşağıda gelecek olan Birinci Mes’ele yazıldıktan hayli zaman sonra zuhur eden bir hadise tam te’vilini göstermiştir, şöyle ki: Hadiste “O süfyan bir su içecek, eli delinecek” denilmiş. Yani bir çeşit su olan rakıyı su gibi çok içecek, ve o sebepten batnı su tulumbası gibi olacak ve o su hastalığı yüzünden zulüm ve hile ile topladığı milyonlar mal su gibi elinden akacak, ecnebi doktorların boğazına girecek. Mesmuatıma nazaran; üç senede üç milyona yakın liraları tedavisine gayet israf ile sarfeden “bir insan” asrımızda göründü, “bu hadisin te’vilini bende görünüz” hayatının lisan-ı haliyle dedi. Hem, bir su içecek eli delinecek, olan kudsi söz ne kadar manidar ve mu’cizekâr ve yüksek ve cem’iyetli olduğunu vefatiyle bildirdi, gitti. (Şuâlar, s. 449)

  • Tunçbilek

    10.11.2025 16:35:02

    Osman abim Allah razı olsun. Tam da 10 dan vurmuşsun. " onun mahiyetinin anlaşılması" günleri yakındır inşallah. Şu dördüncü devre uzatıcıları olmasaydı, çoktan iş bitmişti.

  • S. Pelin Kurukahveci

    10.11.2025 09:17:16

    İnsanı dehşete düşüren cümleler...Allah'a inananlara kızıyorlar bir kula tapmasını istiyorlar. Allah razı olsun gerekeni yapmışsınız.

  • S.topuz

    10.11.2025 04:34:45

    ..."Rivayette vardır ki: "Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler." Allahu a'lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasılki padişahı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane serfüru ettirirler (baş eğdirirler), başlarını rükûa getirirler demektir."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar - 584 - 😪🇹🇷😭🇹🇷😢🙌🌹🤲🌹❤🌙☝️🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı