Birincisi: Bazı şehirlerde ve hatta ülkelerde yaşanan demografik değişim.
İkincisi: Yine şehirlerde ve bazı ülkelerde yaşanan yönetimlerin el değiştirmesi.
Bu değişimler, daha çok mecburî göçler, ekonomik sebepler, terör eylemleri ile lokal savaş halleri, sığınmacı politikaları, nüfus artışı ve yer yer tersine gözlemlenen nüfustaki gerileme hareketi gibi sebeplerden dolayı yaşanıyor.
Şimdi, söz konusu mecburî değişimlerin dar daireden (ilçe) geniş daireye (şehir-ülke) doğru nasıl bir seyir takip ettiğine dair bazı müşahhas (somut) misâlleri verelim.
*
Henüz çocuk denecek yaşlarda olduğum 1970’li yılları gayet iyi hatırlıyorum. Köyümüz, Batman’a bağlı Kozluk ile Sason ilçesinin ortasındaki dağlık bir bölgede yer alıyordu. İlçe merkezinde oturan şehirliler, biz köylülere “ikinci sınıf vatandaş” nazarıyla bakıyor ve öyle de muamele ediyorlardı. O zamanlar vilâyet olarak bağlı olduğumuz Siirt’in yerleşik nüfusu olan “şehirliler”den de beterin beteri bir muamele görüyorduk.
Meselâ, bilhassa il merkezindekiler, köylü vatandaşları rahatlıkla dövüp darp edebiliyorlardı. Onlara zorla mal satıp paralarını adeta gasp edebiliyorlardı. Dahası, köy kökenli vatandaşlar, belediye başkan adayı, yahut milletvekili adayı olamazlardı. Belediye başkanları gibi, milletvekillerinin de hemen tamamı Siirt’in, Mardin’in şehirli Araplarından seçilirlerdi.
Gel zaman-git zaman, 1980’li-90’lı yıllardan itibaren demografik değişim yaşanmaya başladı. Hem ekonomik sebepler, hem de terör belâsından dolayı köylerden şehirlere doğru giderek hızlanan bir göç hareketi vakası ile karşı karşıya gelindi. İsmi geçen şehirlerin nüfusu kısa süre içinde üçe-beşe katlandı.
Söz konusu demografik değişimle birlikte, bilhassa 2000’li yılların başından itibaren adı geçen il ve ilçelerdeki yönetimler de el değiştirdi. Eski şehirli nüfus azınlıkta kaldığı için, bilhassa son yirmi-otuz yıldır belediye başkanları ile milletvekillerinin hemen tamamı köy kökenli vatandaşlardan seçiliyor.
Mâlum sebeplere dayalı olarak yaşanan göçler ve nüfus artış hızı sebebiyle, Mersin, Antalya, İzmir, İstanbul gibi büyük şehirlerdeki demografik yapı ve yönetimlerde de bariz değişimler meydana geldi.
*
Türkiye’de yaşanan söz konusu değişimlerin dünyada da çarpıcı örnekleri var. Önce tarihten, sonra da günümüzden ikişer örnek vererek konuyu toparlamaya çalışalım.
Birinci örnek İran: Burası daha çok Perslerin, Farsların, Acemlerin ülkesi olarak biliniyor. Ne var ki, Malazgirt Zaferinin (1071) kazanıldığı devirde burayı uzun müddet Selçuklular yönetti. Devletin başkenti Rey’di.
1500’lü yıllara gelindiğinde ise, İran’ı yine uzun yıllar Avşar Türkleri (Safevîler) yönetmeye başladı: Şâh İsmail, Şâh Tahmasb, vd…
İkinci örnek Mısır: 1800’lü yılların başında Mısır Valisi olarak atanan Kavalalı M. Ali Paşa, bir müddet sonra merkezden bağını kopararak burayı kendi hanedan mensuplarıyla yönetmeye başladı. Yaklaşık 150 sene boyunca (tâ 1950’lerdeki Nasır darbesine kadar) koca Mısır’ı Türk asıllı olan Kavalalı hanedanı yönetti.
*
Aktüel birinci örnek İngiltere’den: 2016’da yapılan seçimde Londra Belediye Başkanlığını Hint kökenli Müslüman Sadık Han kazandı. 25 Ekim 2022’de Kral Charles tarafından Başbakan olarak atanan kişi, yine Asya kökenli Hindu Sunak oldu.
Aktüel ikinci örnek ABD’den: Barack Obama, ilk siyahî Devlet Başkanı (2009-2017) olarak seçildi. 2026 yılı başında göreve başlaması beklenen New York Belediye Başkanı Zohran Mamdani de, burada ilk seçilen Müslüman kişi olarak tarihin kayıtlarına geçti.
İşte, bütün bunlar karşı konulmaz değişimlerdir. Bundan sonra da devam edecek. Dünya, Yahudîler dahil kimsenin ve hiçbir kavmin tapulu mülkü değil. Zaman içinde mecburiyetle el değiştirmeler oluyor.