Yılların ilerleyişi içinde, insan içine dönük bir aramaya giriyor. Bunamanın ötesinde, belki dost arayışı içerisine kayıyor elinde olmadan…
Hayat acı ve tatlı bütün hatıraları insanın hafızasına yükledikçe, insan bunları taşıyabilmek için yardımcı arayışına başlıyor. Öyle bir mananın ifade edicisi olmalı ki; susmamak, devam etmek; bakiye yönelmiş, ebediyeti içine alacak; yalnızlık manalarını akla bile getirmeyecek bir dost arayışı…
Niçin? İnsan fıtraten, yaratılışından sever… Sevgiye lâyıktır, sevilmeli de… Ama boşa giden, karşılığı gelmeyen sevmekler; acı veriyor, üzüntü veriyor, elem veriyor ve bu vermekler insanı yıkıyor, çökertiyor.
Bundandır ki insan hakikisini bulana kadar, sahtelerin arasında dolaşmaya mahkûmdur. Bu yolda ümitsizliğin yeri yoktur. Üzüntü, keder, elem hep ümitsizliğin değirmeninde öğütülen metalar. Bu yol; aşk yolu, bu yol; sevgi yolu, bu yol; baki oluş yoludur.
Standartları yırtmayan bir insan ömrü yolun yarısında feryada başlıyor. Dost! Dost!.. Ama öyleki en yakınından, kendi ruhî hayatına, en uzak şeylerden kalbinin derinliklerine kadar bir arayışla, tatmin olmak için bir feryad!.. Ve arayış…
Şu hiçbir zaman inkâr edilmemeli: Bekayı isteyen bir ruh, fenaya, kayboluşa razı olamaz. Bir fani ancak ebediyet ilâcıyla hakikî dostu bulabilir. Baki şeylerin yüzlerine bakarak; O’na kavuşabilir ve mes’ud olabilir.
Bundandır ki beşer insaniyet itibariyle yardımlaşmak mecburiyetindedir. Ve zahiri, görünen, münasebetlerin arkasında, her zaman geçerli bir dost arayışı vardır.
Sevgi denince; Yunus’un bağrında kor ateş olan, Mevlânın kalbinden nur olarak çıkan; elbette bakiye yönelenlere, dost arayışı içinde bulunanlara; yol gösterici hükmündedir.
Hakikî dostun düşünülmesi bile insana sürur veriyor. Onu hayal etmek bile insanı saadete ulaştırıyor. Onunla bir olmayı aklen tesbit insanı sevgiye gark ediyor. Hakikî dosta yakın olabilme fikirleri insanı huzura kavuşturuyor.
Öyle bir dost olsun ki, ne batsın, ne kaybolsun, ne sönsün, ne uzaklaşsın, ne kötülük etsin, ne aldatsın, ne vermesin ve ne de mükâfat vaadlerini reddetsin.
Bekaya bakmayan sevmekler ve dostlar, Bediüzzaman’ın şu ebedî, edebi sözlerine muhakkak kulak vermelidirler ve derslerini almalıdırlar: “Yâ Bâkî, madem Sen bâkîsin; yeter, her şeye bedelsin. Madem Sen varsın; her şey var…”