Evet hastalık geliyor ve gelir gelmez; “Allahım! Rabbim Sen bilirsin! Sana sığınıyorum... Kurtar beni!.. Ya Şafi-i Hakîm şifa Senden!..“ vb. nidaları, sesleri, insan, Müslüman, gayr-ı müslim herkesten yükselmeye, iniltiler ve nâlân ile etrafına haber vermeye başlıyor.
Esasında hastalığın birinci vazifesi olan: Rabbini, yaratanını, rızıklandıranını, hayatı ve vücudu verenini… Tanımak, tanıttırmak, varlığından haberdar etmek görevleri, yerine gelmeye başlamış oluyor.
Hastalığın manasına bakması lâzımdır, güzel ve akıllı insanların… Hemen şikâyet ve velvele değil; “Eğer hastalığın mânâsı güzel bir şey olmasa idi, Hâlık-ı Rahim en sevdiği ibâdına, hastalıkları vermezdi.” Halbuki hadis-i sahihte vardır ki; “En ziyade musîbet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridirler...”
Bizlerden Müslüman olarak hastalıklar birer ikaz edici ve nasih/nasihat edenler özelliği taşımalarıyla istedikleri şey; hastalıkları birer hediye-yi Rahmani, ihsan-ı İlâhî gibi görmek, bu şekilde anlamak ve yorumlamak; hatta hissetmek, sabır ve tevekkül içinde; tesbih, zikir, hamd, şükür ve duâ ile mukabele edebilmektir.
İnsan, bir Müslüman ve müttaki bir mü’min olarak hastalıklardan gelen sıkıntılardan şikâyet etmemelidir. Çünkü hastalıklar böyle imanlı insanlara; sevinci, süruru, saadeti ve huzuru geldiklerinde, vazifelerini yapıp gittiklerinde netice olarak kazandırıyorlar. İnsanlara; toplum hayatında en çok lâzım olan sevgimi, hürmeti, merhameti ve ihsan, ikram etmeyi telkin eder, öğretir ve eğitir. Çünkü insana acımayı, vahşilikten kurtulmayı ve merhametsizlik etmemeyi hastalıklar kesin ve net bir şekilde kurtararak öğretir. İnsanda eğer hastalıkların yapacağı, yaptığı ikazlar ve öğretimler, eğitimler olmasaydı; rikkat-ı cinsiye, şefkat-ı insaniye gibi çok önemli haslet-i İslâmiye olmazdı, gelişmezdi ve öğrenemezdi.
İnsan hemcinsinden bir hasta görse, kendisinin çektiği, geçirdiği hastalıklar öğretisi ve talimiyle; onlara da tam mânâsıyla acır, şefkat eder ve yapabildikleri kadar yardım ederler ve hastalığın en önemli faydası ve kazanımı olan DUÂ ederler ve duâ alırlar… Ve kendileri de A’lâ Sûresi’nin 6-7. âyetlerindeki bu ikaza muhatap olmaktan kurtulurlar… “Şüphesiz ki insan, kendisini yeterli ve ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşır…”