Rabbimizin kâinatta tecelli eden güzel isimleri nasıl ki takdiri ve daimî tahsini, tebriği, alkışı ve daimî müştak seyircileri ve bütün bunların her zaman olmalarını yani devam‐ı vücutlarını ister
Ayine olan, kullukta/ubudiyette ve itaatta bulunanlarında inşaallah takdiri ve tahsinleri Muhsin-i Kerîm, Cenab-ı Zülcemal tarafından olacaktır... Ve ebedî bir âlemde ebedî bir vücutla mükâfatlandırılacaklardır.
İnsanlık olarak bizler isyanımızdan ve tuğyanımızdan Cenab-ı Hakk’ın rahmeti ve sehavetini, harika keremini, ihsan ve ikramlarını ve nimetlendirmelerini göremiyoruz. Nimeti vereni, şefkat ederek ve acıyarak lütuflandıranı bulmak ve bilmek bizi nankörlükden kurtarır ve bir muti abd-i azîz yapar.
Bizler daimî bir cemalin ve sermedi bir hüsnün/güzelliğin yine ebedî, bakî ve sermedî müştakı ve her haliyle âyinedar bir âşığı olarak Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği kulluğu, itaat ve inkiyadı yine her fiilimizle, her türlü kulluğumuzla, isteyerek candan yerine getirebilmeliyiz.
Şu kısa ve fani dünyayı; ehl-i iman, hedef ve gaye olmaktan aklından, zihninden çıkarmalıdır. Nazarlar hayat-ı bakiyeye doğru olmalıdır ve bu esas maksat yapılmalıdır. Saadet-i dareyne mazhar olmak varken, ibadet-i taatte bulunmayarak isyana giden ve bir Rabb-i Rahimi tanımayanlar muhakkak ki kendilerine Cehenneme doğru bir yol yapıyorlardır. Ki, onların aklına şaşılır.
Ahiret ve ahiret âlemlerinin varlığı bütün kâinatın neticesidir. İmanlı ve inançlı kullar olarak bu hakikatın tecelli etmesindeki hikmet ve sebepleri anlamaktan geri kalmamamız gerekmektedir. Halife-i arz olmak ve kâinattaki bütün yaratılmışlar içerisinde Hâlık-ı Kâinat’a muhatap olabilmek ubudiyetle birlikte sonsuz bir hamdi, şükrü ve muhabbeti iktiza eder, ister. Lâyık olmak için çalışmak lâzım.
Bir mikrobun bile hakk-ı hayatını zayi etmeyen, hukukunu muhafaza eden Rabbimiz kulluğumuzla inşaallah bizlerin de hukukunu ihsan ve ikram-ı şahanesiyle muhafaza edip ahirette karşımıza çıkaracaktır. Bizler elyak olmaya ve iyi olarak defterleri çıkartılanlardan olalım inşaallah.
Kâinata bakıp, dünyaya baķıp, amellerimize bakıp, şu gidişata bakıp muhakkak bir surette kendimize bir çekidüzen vermeliyiz. O’na lâyık bir kul olmaya çalışmalıyız vesselâm.