Uhuvet; gerçek manada ahiret âlemi ve ahiretteki kavuşulabilecek kardeşliğin sevgisini, aşkını, sevinçlerini, sürûrlarını ifade eder.
Bir bakıma ahiretteki bu kardeşliğin ve yaşanacak olan ebedi hayatın sırlarını ve sınırlarını bu dünyada gerçekleştirebileceğimiz ahiret kardeşliği, uhuvvet anlatıyor, öğretiyor ve terbiye ediyor.
Eğer bizler yanyana, omuz omuza, birlikte aynı tarz ve şekillerle, aynı zamanlarda ahiret kardeşliği için yürüyoruz, gidiyoruz diyebileceksek ancak beraber yürüdüğümüzü kabul ettiklerimiz, işleri bitince, menfaatler elde edilince bizleri terk etmiyor. Ta ahirete kadar bu birlikteliği devam ettirebiliyorsa işte o zaman; hakiki uhuvveti, kardeşliği ve yoldaşlığı bu geçici fani, kararsız ve karanlıklı dünyada da görmüş ve yaşamış oluyoruz.
Dostlar, gerçek dostlar, ahiret dostları daima gerçekleri söyler, yaşar ve isterler. Kardeşini dünya lehine, ahiret aleyhine kardeşleri noktası nazarından düşman ve tarafgirâne hasım olarak ilan edenler; ancak ve ancak dünya adına işlerine gelen ve yanlış olarak kabul ettikleri bir neticeyi ahiret adına da doğru görür, devam ettirir. Hüsranı, elemi, hüznü ve derin huzursuzluğu hem bu dünya da hem de ahirette çekerler.
Bizler mecnun/deli gibi ahiret kardeşliği dostluğu için ağzımıza gelen herşeyi kalbimizden geçen şekliyle bağırarak söylesek, ilan etsek elhak yeridir.
Hak âşıkları gibi olmalı uhuvetin gönüllüleri ve yaşayanları... Allah için kardeşliği her zaman, her şeyden üstün ve farklı tutabilmeli.
Mecnun da deseler ahiret adına ve menfaatine yapılan, çatısı kurulan muhabbet ağını hiç bir zaman adevet ve kin ağlarına tercih etmemelidir, uhuvvet sevdalıları ve sahipleri.