"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar

Risale-i Nur'dan
05 Haziran 2021, Cumartesi
HAKİKAT

[26 Şubat 1324 (11 Mart 1909), Volkan, Sayı: 70, Sayfa: 3.]

Biz “Kàlû belâ”dan cemiyet-i Muhammedîde (asm) dâhiliz. Cihetü’l-vahdet-i ittihadımız tevhiddir. Peyman ve yeminimiz imandır. Madem ki muvahhidiz; müttehidiz.

Her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. Zira ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı manevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silâhıyla, i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz.

Amma cihad-ı haricîyi Şeriat-ı Garranın berâhin-i kàtıasının elmas kılıçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaîleriyiz; husumete vaktimiz yoktur.

Cumhuriyet ki (HAŞİYE) adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel Şeriat-ı Garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâm’a büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir.

Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat tevzi olunmuş olur. “İnnallâhe hüve’l-kaviyyü’l-metîn” [Muhakkak ki Allah, sonsuz güç ve kudret sahibidir.] hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da marifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır.

İttifak hüdadadır, hevada ve heveste değil.

İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu; Şeriat da hürdür, Meşrûtiyet de. Mesâil-i Şeriatı rüşvet vermeyeceğiz. Başkasının kusuru insanın kusuruna senet ve özür olamaz.

Yeis mâni-i herkemaldir. “Neme lâzım, başkası düşünsün” istibdadın yadigârıdır.

Bu cümlelerin mabeynini rabtedecek olan mukaddematı, Türkçe bilmediğim için mütaliînin fikirlerine havale ediyorum.

HÂŞİYE: O zaman “Meşrûtiyet,” şimdi o kelime yerine “Cumhuriyet” konulmuş.

Said Nursî

Eski Said Dönemi Eserleri, s. 45

LÛ­GAT­ÇE:

berâhin-i kàtıa: Kesin deliller.

fünun: Fenler, bilimler.

ihtilâf-ı efkâr: Fikir ayrılıkları, anlaşmazlıkları.

i’lâ-yı kelimetullah: Allah’ın ismini, davasını yüceltmek, yaymak.

inhisar-ı kuvvet: Kuvveti tek elde bulundurma.

istibdad-ı manevî: Manevî baskı.

mabeyn: Ara.

mâni-i herkemal: Bütün mükemmelliklerin engeli; her türlü gelişmeye engel.

marifet-i tam: Tam bir bilme, hakikî manada tam bir eğitim ve aydınlanma.

mesâil-i Şeriat: Şeriatın meseleleri, İslâm kanunlarının konuları.

muvahhid: Allah’ın varlığına ve birliğine inanan.

müttehid: birleşmiş, birlik olmuş.

peyman: Yemin, and.

şimal: Kuzey.

tevzi olunmak: Dağıtılmak.

yeis: Ümitsizlik.

Okunma Sayısı: 1614
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emin

    5.6.2021 14:28:19

    Biz Kalû Belâ'dan Cemiyet-i Muhammedî'de (Aleyhissalâtü Vesselâm) dahiliz. Cihetü'l-vahdet-i ittihadımız tevhiddir. Peymân ve yeminimiz imândır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Molla Ahmed-i Cizirî-i Kürdî, Kürdçe olarak buyurmuş ki:  سِرّ وَحْدَتْ ژاَزَلْ گِرْ تِيَه حَتّٰى بِاَبَدْ (Sirrê wehdet ji ezel girtîye hetta bi ebed) "Vahdet sırrı ezelden ebede kadar kâinatı bütünüyle kaplamıştır." (Ahmed-i Cizirî, Divan, sayfa: 46) Herbir mü'min i'lâ-yı Kelimetullah ile mükelleftir. (Âsâr-ı Bediiyye, s. 505; İçtimaî Dersler, s. 531; İçtimaî Reçeteler I, s. 76; İçtimaî Reçeteler II, s. 135)

  • Cenk Çalık

    5.6.2021 06:01:52

    "Her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. Zira ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı manevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silâhıyla, i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz." Asıl düşmanları iyi tanımak gerek. Mazideki hataları göremeyen geleceğini inşa edemez. Rabbimizin dinini her yere tebliğ etmek istiyorsak cehalet ve fakirlik düşmanlarını yenmek için gayret sarf etmeliyiz. Aksi takdirde bu güzel dini halimizle yaşayamayız ve yaşatamayız vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı