"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân’ın mu’cizeliği, tahrifine bir seddir

Risale-i Nur'dan
06 Ağustos 2019, Salı
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Cenab-ı Hakkın insana verdiği nimetler, ister âfâkî olsun, ister enfüsî olsun, bazı şerâit altında insana gelip vusul buluyor. Meselâ, ziya, hava, gıda, savt ve seda gibi nimetlerden insanın istifade edebilmesi, ancak göz, kulak, ağız, burun gibi vesaitin açılmasıyla olur. Bu vesait, Allah’ın halk ve icadıyla olur. İnsanın eli, kesb ve ihtiyârında yalnız o vesaiti açmaktır.

Binaenaleyh, o nimetleri yolda bulmuş gibi, sahipsiz, hesapsız olduğunu zannetmesin. Ancak Mün’im-i Hakikî’nin kasdıyla gelir; insan da ihtiyârıyla alır. Sonra ihtiyaca göre, in’am edenin iradesiyle, bedeninde intişar eder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri intizam ve güzellikçe evvelinden aşağı olmadığı gibi, zâhiri ve sureti de sanat ve hikmetçe bâtınından güzel değildir. Öyle ise eşyanın iç yüzlerini ve nihayetlerini sahipsiz zannedip, tesadüflere havale etme. Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i sanat ve hikmet; çekirdekle, çekirdekten çıkan filizin eser-i sanat ve nakşından aşağı değildir. Binaenaleyh, Sâni-i Zülcelâl, hem Evvel’dir, hem Âhir; hem Zâhir’dir, hem Bâtın.

Ve Hüve’s-Semîu’l-Alîm. [O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Suresi: 137.)]

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Kur’ân’ın i’cazı tahrifine bir seddir. Evet, madem Kur’ân mu’cizedir; beşer onun taklidini yapamaz. Ayetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekle, tahrif ve tağyiri mümkün değildir. Çünkü müfessir, müellif, mütercim muharref üslûplarını, kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibas ettiremezler. Ayetlerde i’caz damgası vardır. O damganın altında olmayan kelâmlar, ayet addedilemez. Öyle ise i’caz tahrif ve tağyiri kabul etmez.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Kur’ân-ı Kerîm, nimetleri, ayetleri, delilleri ta’dad ederken, “Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? (Rahman Suresi: 21.)” ayet-i celîlesi tekrarla zikredilmekte olduğundan, şöyle bir delâlet vardır ki:

Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedid tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in’amı görmüyorlar. İn’amı görmediklerinden Mün’im-i Hakikî’den gaflet ederler. Mün’im’den gafletleri sâikasıyla, o nimetleri esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah’tan o nimetlerin geldiğini tekzip ediyorlar.

Binaenaleyh, her bir nimetin bidayetinde, mü’min olan kimse besmeleyi okusun. Ve o nimetin Allah’tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah’ın ismiyle, Allah’ın hesabına aldığını bilerek, Allah’a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun.

Mesnevî-i Nuriye, Hubab, s. 108

Lûgatçe:

Bâtın: bütün varlıkların içini yaratan ve dâhiline hükmeden Allah.

bâtın: iç, iç yüz.

bidayet: başlangıç.

delâlet: delil olma, gösterme; alâmet, işaret.

enfüsî: nefiste meydana gelen, iç dünyaya ait, şahsî.

halk: yaratma.

i’caz: mu’cizelik.

i’lem eyyühe’l-aziz: bil ki ey aziz.

in’am: nimet verme, nimetlendirme, ihsan etme.

intişar: yayılma, dağılma.

kesb: kazanma.

küfran: iyilik bilmeme, görülen iyiliği unutma, nankörlük.

muharref: tahrif edilmiş, değiştirilmiş, asıl manasından uzaklaştırılmış.

Mün’im-i Hakikî: nimetin gerçek sahibi, yedirip içiren ve rızıklandıranın ta kendisi olan Allah.

savt: ses, seda.

şedid: şiddetli.

şerâit: şartlar.

vusul: ulaşma, erişme, yetişme.

ziya: ışık.

Okunma Sayısı: 2359
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı