(Dünden devam)
Üçüncüsü: İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyeye dair bir kanun-u esasîsi dahi, bu hadis-i şerifin [“Mü’min için mü’min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren elemanları gibidir. (Buhârî, Salât: 88)”] hakikatıdır. Yani hariçteki düşmanların tecavüzlerine karşı, dâhildeki adaveti unutmak ve tam tesanüd etmektir. Hatta en bedevî tâifeler dahi bu kanun-u esasînin menfaatini anlamışlar ki hariçte bir düşman çıktığı vakit, o taife birbirinin babasını, kardeşini öldürdükleri halde, o dâhildeki düşmanlığı unutup, hariçteki düşman def oluncaya kadar tesanüd ettikleri halde; binler teessüflerle deriz ki: Benlikten, hodfüruşluktan, gururdan ve gaddar siyasetten gelen dâhildeki tarafgirane fikriyle, kendi tarafına şeytan yardım etse rahmet okutacak, muhalifine melek yardım etse lânet edecek gibi hâdisatlar görünüyor. Hatta bir salih âlim, fikr-i siyasîsine muhalif bir büyük salih âlimi tekfir derecesinde gıybet ettiği; ve İslâmiyet aleyhinde bir zındığı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle sena ettiğini gördüm. Ve şeytandan kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terk ettim.
Hem şimdi birisi, hem Ramazan-ı Şerife, hem şeair-i İslâmiyeye, hem bu dindar millete büyük bir cinayeti yaptığı vakit muhaliflerinin onun o vaziyeti hoşlarına gittiği görüldü. Halbuki küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir. Bu acib halin sırrını gördüm ki, kendilerini millet nazarında ettikleri cinayetlerinden mazur göstermek damarıyla muhaliflerini kendilerinden daha dinsiz, daha cani görmek ve göstermek istiyorlar.
İşte bu çeşit dehşetli haksızlıkların neticeleri pek tehlikeli olduğu gibi, içtimaî ahlâkı da zîr ü zeber edip bu vatan ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir sû-i kasd hükmündedir.
Daha yazacaktım, fakat bu üç nokta-i esasiyeyi şimdilik dindar hürriyetperverlere beyan etmekle iktifa ediyorum.
Said Nursî
Emirdağ Lahikası-II, s. 503
LÛGATÇE:
adavet: düşmanlık.
hodfüruşluk: kendini beğendirmeye çalışmak.
kanun-u esasî: temel kanun, anayasa.
şeair-i İslâmiye: İslâm’a ait işaretler, İslâm’a sembol olmuş iş ve ibadetler.
tarafgirâne: taraf tutar şekilde, bir tarafı kayırır tarzda.
tekfir: bir kimseyi kâfir sayma, dinden çıktığına hükmetme.
tesanüd: dayanışma.
zîr ü zeber: altüst, karmakarışık, darmadağın.