"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman bedel ödeyerek doğruları söyledi

09 Şubat 2016, Salı 22:35
‘Aç Bir Parantez’in bu haftaki konuğu duayen gazeteci Ruşen Çakır. Ruşen Çakır’a Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirmesi için “Aç Bir Parantez” dedik.

“Kürt sorunu ülkemizdeki tüm sorunların anasıdır” tesbitinde bulunan Çakır, Söyleşimiz sırasında “Türkiye’de eğer Kürt sorununu çözme iddiasıyla ortaya çıkıyorsanız ve birazcık da umut veriyorsanız insanlar size oy veriyor ama çözemeyeceğinizi anladığı anda da sizi tepetaklak yolluyor.” ifadelerine yer verdi.

"Türkiye’nin Hasar tespit raporu” isimli yazınızda “Kürt sorunu ülkemizdeki tüm sorunların anasıdır” diye bir bir tespitte bulunuyorsunuz, bu tespiti neye dayanarak yapıyorsunuz? 

Şimdi ben 30 yılı aşkın süredir gazeteciyim ama Kürt sorunu ile ilgim daha lise çağlarında solculuk yaptığım yıllara dayanır. Ama gazetecilik yaptığım yıllar içinde şunu gördüm ki Türkiye’de iç siyasetin ana dinamiği Kürt sorunudur. Türkiye’de, cumhuriyetin kurucu iradesi 3 şeyi dışlamıştır. Dindarları, solcuları ve Kürtleri. Solun, Sovyetlerden sonra büyük ölçüde zaten etkisi kalmadı. Dindarlar zaten, AKP ile beraber sistemin merkezine taşındılar. Şu anda Türkiye’de sistemin dışında kalan, itilen gelişmesine izin verilmeyen tek güç Kürtler ve bu çok güçlü bir güç. Benim aktif gazetecilik yaşamımda tanık olduğum mesela; 91 genel seçimleri öncesi Demirel “Kürt realitesi”ni tanımaktan söz etti ve DYP 1. Parti oldu. Ardından Tansu Çiller “Bask modeli “diye bir şey ortaya attı Kürt sorunuyla ilgili yine bir heyecan oldu. Mesut Yılmaz ANAP’ta “Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır’dan geçer” gibi bir laf etti vs. Sonuçta Türkiye’de eğer Kürt sorununu çözme iddiasıyla ortaya çıkıyorsanız ve birazcık da umut veriyorsanız insanlar size oy veriyor ama çözemeyeceğinizi anladığı anda da sizi tepetaklak yolluyor. Şimdi ne DYP kaldı ne ANAP kaldı. Eğer onlar Kürt sorununu çözme konusunda ciddi adımlar atabilmiş olsalardı bunların hepsi kalıcı olacaktı.

AKP’nin 14 yıllık iktidarını çözüme yönelik irade koymasına mı bağlıyorsunuz?

AKP’nin bunca zaman kalıcı olabilmesinin en temel motivasyonların biri Kürt sorununu çözebileceği vaadi ve uzun süreli çatışmasızlık ortamıydı. Yani iniş çıkışlı ama yine de gerçekleşti bir dönem. Bu AKP’yi çok güçlü kıldı. Çünkü insanlar artık bu sorunun çözülmesini istiyorlar. Her türlü temel hak ve özgürlüklerin gelip tıkandığı yer esas olarak Kürt meselesi değil mi? Dönüp bakın geçmişe. Türkiye bu sorununu çözemediği müddetçe istediği kadar ekonomik olarak kalkınmış olsun, istediği kadar temel hak ve özgürlük konusunda ilerlemiş gibi davransın Kürtlere eşit yurttaşlık hakkını vermediğiniz müddetçe hiçbir yere gidemiyorsunuz. Dolayısıyla bunu çözmek gerekiyor. Çözemediğiniz zaman kaybetmeye başlıyorsunuz. Çözermiş gibi olduğunuzda zaman kazanıyorsunuz. Çözemediğiniz görüldüğü zaman da kaybediyorsunuz. Şimdi AKP kazanıştan kayba doğru gitmeye başladı.

Peki AKP ve Erdoğan “vura vura bitmez bu böyle” dedikleri bir konuda ne oldu da tekrar vurarak çözmeye kalkışır hale geldi?

Çok karmaşık çok kompleks bir şey ama yazılarımda söylediğim bir kaç şey var. Birincisi. Çözüm süreçleri bir yere geldi. Artık AKP, Tayyib Erdoğan özellikle, çatışmasızlığı sürdürerek her seçime çatışmasızlıkla girerek, oyları alarak vs. hep böyle gitti ama artık öyle bir noktaya geldik ki; çözüm artık daha fazla ötelenemez hale geldi. Artık bir sıçrama yapmak gerekiyordu. Bence bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan istemedi. 

ERDOĞAN KÜRTLERE FAZLASINI VERMEK İSTEMEDİ

Neden?

Bunun bir çok nedeni olabilir. Birincisi; müzakere aşamasına geçildiği zaman aslında çözüm sürecinin esas taşıyıcısını Kürt hareketi olduğu daha net ortaya çıkacaktı. Bu net. Çözüm sürecinin en büyük kazanımın Kürt hareketinin ve Kürtler olduğu çok netti. AKP de kazanıyordu, Türkiye de kazanıyordu ama en çok Kürtler kazanıyordu. O çözüm süreci boyunca PKK bölgesel bir güç oldu. Eğer çözüm süreci olmasaydı IŞİD’e karşı bu kadar etkili mücadele edilebilir miydi? Suriye’de ırakta filan. Uluslararası anlamda imajını çok iyileştirdi. Ve bu aslında AKP’yi ve Cumhurbaşkanını rahatsız eden şeylerdi. Onun genellikle az verip çok almak üzerine kurulu bir siyasi perspektifi var, ama somut koşullar Kürtlerin daha çok alacağı bir konjöktür yarattı. Onu göze alamadı. 

Daha fazlasını vermek mi istemediler?

Evet. Ve bir noktada sınırlayabileceğini düşündü, mesela şimdi. 7 Haziran seçimlerin çok net bir biçimde bize gösterdiği şey bu sürecin kazananı Kürtler. E o kazanınca kim kaybetti? AKP kaybetti. Bunu görmüşlerdi ve bunu engellemeye çalıştılar.

Silahla çözülmeyecekse, gelinen noktada müzakere ortamının da mümkün olmadığını gözlemliyoruz. Peki nereye gider bu olay?

Aslında umutlu olmak için elimizde çok fazla veri yok, ama ben bütün vahametine rağmen çatışmanın hala kontrollü olduğunu düşünüyorum. Bu çatışma kontrollü bir çatışma, ben başından beri böyle düşünüyorum. Yani sert geçiyor, acımasız ilerliyor ama sonuç olarak baktığımız zaman devletin ve örgütün iddialarına baktığımız zaman hala bütün güçlerini kullanmadıklarını görüyoruz. 

Nasıl mesela?

Şu anda şehir merkezlerinde yaşanan çatışmalara katılanların büyük bir çoğunluğu örgütün dağdaki kadroları değil. Esas profesyonel güçlerini buraya kaydırmış değil, ama “gerekirse gerillayı da getiririm” diyerek tehdit ediyor. Ya da savaşı büyük şehirlere taşıma şantajını elinde bulunduruyor. Demek ki devletin de örgütün de hala kullanabileceği malzemeler var. Tabiî ki yaşananlar çok acı, çok üzücü ama bütün bunlara baktığımızda her iki tarafında kontrollü gittiği sonucunu çıkarabiliriz. Bu da yeniden bir masaya oturma umudunu taşımamıza sebep oluyor. 

Artık duygusal kopuş gerçeklemiş olur mu bu noktada?

Duygusal kopuş çok önceki hikaye. Yıllar önce Leyla Zana bana “Biz koptuk, ama tekrar yapışmak istiyoruz” demişti. Buradaki mesele şu: Duygusal olarak koptular, ama zihinsel olarak birleşmek istiyorlar. Son yaşanan gelişmelere karşı özellikle ülkenin batısının, Güneydoğu’da yaşananlara karşı kayıtsız, lakayt, hatta meseleyi destekler tarzda yaklaşması, özelikle büyük ölçüde hükümet tarafından kontrol edilen medyanın yayınları vs. Kürtleri; yeni, hem de çok ciddi bir kopuşa doğru götürüyor.

BEDİÜZZAMAN BEDEL ÖDEDİ

Peki Güneydoğu’da yaşanan olaylara kayıtsız kalmak istemeyen kesim ne yapabilir?

Bir yolunu arar bulurdu. Mesela akademisyenler bir bildiri yayınladılar. Doğru veya yanlış bir tavır ortaya koydular. 

Ama sonra yaşadıkları? Gözaltına almalar, işten kovulmalar, medyada, sosyal medyada linç edilmeler vs. Yaşatılan korku ikliminin bu sessiz kalmada bir payı yok mu?

Eyvallah ama Türkiye büyük bir ülke. Türkiye’nin büyük bir deneyimi var, herkesin ayrı ayrı bir mücadele deneyimi var. Mesela Bediüzzaman ve talebeleri…En zor zamanlarda Said Nursi neler yapmış? Onun zamanındaki tek parti rejimi altında bile bedel ödeyerek doğru bildiğini söyleyebilmiş. Bu kadar basit. Hiç kimse bahane üretmesin. Tabii ki herkesin geçim gibi vs. dertleri var. Herkesin şovalyelik falan yapması gerekmiyor ama en azından rahatsız olduğu, yaşananlardan memnun kalmadığını belli eder. Ama tabi bu yaşananlara sessiz kalmayanların da acayip bir şekilde “ölsün, gitsin, gebersin” vs havaları ile linç edilmesi ayrıca sorgulanması gereken bir durum. Gerek sosyal medyada gerek normal medyada kimin ne dediği ortada. Şimdi kimse kalkıp da bundan sonra “Biz hepimiz Müslümansız, kardeşiz” falan demesin. Hiçbir inandırıcılığı kalmadı. 

Röportaj: 
Gökhan Yılmaz 
MGokhanYlmz 
Ekrem Özden 
EkremOzden86
[email protected]

Okunma Sayısı: 6738
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • necati

    9.2.2016 00:39:52

    Ruşen Çakır Kürt sorunu çözülmeden hiç bir şey çözülemez diyor kardeşim sizde şu soruyu soramıyorsunuz, Bediüzzaman hazretleri kürt sorunun çözümü konusunda çok önemli reçeteler sunmuş, bu konuyla ta öğrencilik hayatınızdan beri ilgilendiğinizi söylüyorsunuz Said Nursi'ninbu konu ile ilğili fikirlerini inceledinizmi. Madem bu konu Türkiye için hayati bir mesele bu problemin çözümü varken neden buna kimse bakmıyor yada buna neden dikkat çekmiyorsunuz? mealinde bir soru sormak Yeni Asya Gazetesinde görev yapan herkesin aklına gelirdi, gelmesi lazımdı...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı