"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân aynasında kerîm bir zât

Rukiye Anar
24 Mart 2021, Çarşamba
Kur’ân’da ahsenül kasas diye tarif edilen ve kıssaların en güzeli anlamına gelen Hz. Yusuf kıssası tafsilatlı bir şekilde Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un (as) hayatı bir çok ibretli yönleriyle beyan ediliyor.

Bu hikâye aynı zamanda Hz. Yusuf’un kardeşlerinde bir takım zaafları, ihtiras ve beşeri  arzularıyla birlikte karakter, mizaç, ahlâk şahsiyet hakkında önemli ipuçları vermektedir. Orada geçen her bir fert bizim kendimizi ve etrafımızdaki kişileri tanımamıza yarayacak güçlü tahlil etme ölçüleri taşımaktadır. 

Zira âyetlerde resmedilen her kimlik ve kişilik bu gün itibariyle bizim üzerimizde bulunmamaktadır. O yüzden bu kişilik ve ahlâk modelleri her bir devrin insanında cereyan etmektedir. 

Anlatılan olaylarda bizi düşündürecek şeylerden biri şudur ki: Hz. Yakup’un (as) çocuklarının bir peygamber evlâdı olduğu ve öyle terbiye gördükleri hâlde kardeşlerine kıyacak kadar ileri gitmeleri ve tevbe etmemeleridir. Bu da bize gösteriyor ki bir nebi hanesinden çıkmış bile olsa her insanda nefis, yalan, haset, kin yoluyla insanı inandığının tersine harekete sevk edebilir ve tevbeyi erteleyerek kandırabilir. 

Kıssada dikkate değer bir çok nokta bulunmakla birlikte en önemli vurgu yapılan yer insanda kin ve hasetlik duygusunun dinî duyguları nasıl yendiğidir. Kıskançlık ve kin insanın kalbini nasıl bozuyor. Belkide ‘kini olanın dini olmaz’ sözü buradan geliyor. İnsanda kin ve haset duygusu icraya başladığında dinî duygular ve ulvî düşünceler zayıflıyor, böylece kurt gibi o kişinin kalbini yiyor. 

Anlatılan olaylarda tevbe etmeyi geciktiren şey peki ne? Aslında burada bir nebinin evlâtları olarak ne yaptıklarını iyi biliyorlardı. Ancak bilerek ve isteyerek bu günahı işlediler, sonrasında tevbe ederiz diyerek kendilerini kandırdılar. Bu günah onların kalplerini katılaştırdı ki bir türlü Allah’a yönelerek suçlarına nedamet getirip arınamadılar. Bir kere vicdan karardığında o kimse günah işlemeye devam eder, çünkü bu ona kolay gelir. O kimse kendini muhasebeye alarak vicdan aynasındaki bu kara lekeyi silerse o vicdan temizlenir, özüne döner. Günaha karşı ruh kıyamda, vicdan teyakkuzda olursa o kimse sedd i zerai (Günaha karşı set) kazanmış olur. Vicdan mekanizmasının tefessüh etmemesi için tevbe ve evbe şarttır. İşte Hz. Yakup’un (as) çocuklarında yıllarca edilmeyen tevbe belkide kalbin kararması, vicdanın bozulması ile olabilir. 

Nitekim şu âyette “Birde gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi. Babaları dedi ki; hayır, nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir iş yaptırmış” (Yusuf Sûresi 18) dedi. 

Yine kıssanın ilerleyen kısmında gerçeği öğrendiklerinde babalarına suçlarını itiraf etme sadetinde mağfiret olunmak için babalarından duâ istediklerinde Hz. Yakup bu duâyı erteliyor. Çünkü onların istiğfar etmelerini istiyor. Hz. Yakup’un (as) Hz. Yusuf’un ayrılığına çok üzülmesi ve ağlaması ve şu âyetle Allah’a teveccüh etmesi “Ben üzüntümü, kederimi ancak Allah’a şikâyet ederim” ifadesiyle bambaşka bir boyut kazanmaktadır. Zira o Yusuf’un (as) ayrıldığına üzülmesi kadar, diğer oğullarının manevî zaafina ve vicdanî körelmesine de fevkalâde teessür duyuyordu. 

Uzun çileler sonunda Hz. Yusuf’un (as) maddî manevî saltanata kavuşması yanında, diğer oğulların tevbe etmesi, Hakk’a dönmesi ve Hz. Yusuf’un (as) üstünlüğünü kabul ederek Allah’a şükür secdesine gitmeleri Hz. Yakup’u (as) her yönüyle şevke ve şükre getirmiştir. 

Ancak burada can alıcı bir nokta var. Hz. Yusuf (as) kardeşleriyle yıllar sonra yüzleşince onlar “Yoksa sen Yusuf musun?’ dediler. (Yusuf Sûresi 90) Bunun karşısında çok şaşırdılar ve hatalarını itiraf ettiler. O onlara Allah’ın lütfunu ve nimetini anlattı ve onların hatalarını bağışladı. (Yusuf Sûresi 92) “Yusuf dedi ki: Bu gün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah sizi mağfiretle bağışlasın. O merhamet edenlerin en merhametlisidir.”

Bütün bu diyalogda geçen şey, üstün bir ahlâk, yüce bir haslet ve tam bir kemalâtla birlikte civanmertliktir. Onun için bu affetmeye ve hasbiliğe Efendimiz (asm), Hz. Yusuf (as) için “Kerim oğlu kerim zât” demiştir. 

Bu taltif Hz. Yusuf için geçerli olduğu gibi Efendimiz (asm) için de geçerlidir. 

O da kerîm oğlu kerîm bir zâttır. Böylece en güzel kıssa diye İlâhî taltif edilen bu hikâyeden yalnız bir iki noktaya işaret edebildik. İnşallah Kur’ân’ı daha çok tetkik ederek, parlak hakikatleri derk edebiliriz. Selâm ve duâ ile...

Okunma Sayısı: 1509
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı