Herhangi bir şirkette çalışan birisinin kendi şirketi veya sorumlularıyla ilgili özel bir meseleyi, dışarıdan alâkasız birilerine anlattığını göremezsiniz. Bu, iş etiğine sığmaz. Böylelerinin adı ‘nankör’dür.
Bu tutum, iyi niyetle de bağdaştırılamaz. Eleştirisinde samimî olan, konuyu ilgilisi ile konuşur. Aksi durum, o kişilerin ve müessesenin itibarına gölge düşürmektir.
Aynı durum, iman ve Kur’ân hizmetleri için de geçerlidir. Birisi, hizmet kurumları veya sorumluları ile ilgili bir eleştiriyi alakasız birisine anlatıyorsa, burada iyi niyet, samimiyet, yapıcılık aranmaz. Bir cemaatin, kişinin, kurumun eleştirisini, alâkasız birisine aktarmak ahlakla da bağdaşmaz. Buna mimiklerle, sözle, tavır ve tutumlarla tepki verilmelidir. Ahlaki olan budur. Aksi durum konuşan ve dinleyen için de vebaldir. Kendisiyle böyle konular konuşulan kişi, ‘Bu konuları bana neden anlatıyorsun?’ diyerek tepki vermeli ve böylece kendisinin, hakkında konuşulanın ve konuşanın hukukunu korumuş olmalıdır.
‘Konuşan kırılmasın’ diyerek, ‘tepkisiz dinleyici’ olmak, hakikati çiğnemek, gıybete ortak olmaktır.
Hizmetteki kişilerin, kurumların hakkında uluorta konuşanlara fırsat veren de konuşan kadar vebaldedir.
Meselâ bir hizmet kurumu olan gazete ile ilgili birisinin bir şikâyeti varsa, insaflı ve dürüst olan yönetim kurulu, yayın yönetmeni, editör, muhabir gibi sorumlular varken, alâkası olmayan birisine eleştiri yapması iyi niyetle bağdaşmaz. Böyle bir kişiyi dinlemek de beyefendilik değildir. Bir şikâyeti ilgilisinin yüzüne karşı veya ulaşma imkânları ile konuşmayanın, sormayanın cümlelerine itibar etmek, kişinin kendine ve kardeşine kötülük etmektir. Aslolan hakikatin hatırını âlî tutmaktır. Böyle bir tepki o haksız konuşan kişiye de bir iyiliktir. Onu da vebalden kurtarır. Hakikî, insaflı kardeşlik böyle olur.