Bir Pazar günü, balkonda çayımı yudumluyorum.
Havanın esintisi, hafif musıkî ortamı serinletiyor. Gözlerim ara ara parktaki yeşilliklere kaçıyor. Kuşlarının coşkulu cıvıltısı kulağımı okşuyor. İçime bir hoşluk geliyor.
Bu dinginlik, huzura bomba atar gibi, bir motosiklet gürültüsüyle paramparça oldu. Biraz bekledim ortam dinsin, durulsun diye. Tam da bunları düşünürken, mızıkçılık yapan bir çocuk çığlığı… Gürültüyle kendini göstermek isteyenleri görmezden gelerek cezalandırıyorum. Ama olmuyor ki! Bir de ta karşı apartmandan çevreye gürültü yayan, içeridekileri serinlettiği de şüpheli olan şu klimanın yaşama mücadelesine ne demeli! Her şey üstüme geliyor sanki.
Trafikte, gaza basarken, sürücünün de arabanın da titrediği, ama ‘eski toprağız’ deyip, son modelle yarışanlar var ya. Allah’tan son modeller yavaşlıyor da, dökülmenin, karizmayı çizdirmenin önüne geçiliyor. Tam da ‘neyse’ deyip, iyimserliğe hazırlanırken, dehşet bir müzik gürültüsüyle mahalle arasına yerde sürünen bir araç gelmez mi? Bu cisim resmen insanları rahatsız etmek üzere özel tasarlanmış. Bu tam bir ruh hali bozukluğu. Araç araç değil, müzik müzik değil; üzerindeki sürücü sürücü değil. Ama bunların her geçen gün piyasada sayıları artıyor. Tehlike burası.
Evinin köşesinde yatan yaşlı hastanın bedduâsını alan, bu ‘ara gaz’ sahiplerine üzülüyorum. Asıl, teröre müsaade eder gibi bu hasta ruhların her geçen gün daha çok yerde görülmesine ses çıkarmayanlara üzülüyorum. Şu parktaki futbol sahasında kaleye çekilen şutlar, şut değil, mermi sanki. Bu da beni üzüyor. Ortamın sakinleşmesini beklerken, ileriki sokakta ağır bir iş makinesi, tüyleri diken diken eden bir gıcırtı sesiyle, yolu kazmaya başlıyor.
Bu Pazar gününde bende mi problem var, yoksa âlem mi böyle anlamadım. Balkonun kapısını da kapatıp, içeri zor attım kendimi. Bu sefer; kapı, pencere, perde, kilit tanımayan ambulans sirenleri, ‘Ben hayatın acı gerçeğiyim.’ diye çıkıp gelmez mi karşıma? Perdeyi aralamak değil de, perdeyi daha çok çektiğimiz saatlerin sayısı daha da artacak anlaşılan. ‘Yaş ilerliyor, gürültüye daha çok duyarlı olmaya başlıyorum.’ diye, faturayı kendime yazıyorum. Ama benim gibilerin de bu âlemde yaşama hakları yok mu be kardeşim?