Gönül ağrılarını dindirmeyen görüşme, ‘görüşme’ midir? Bembeyaz bir sayfa açmayan yöneliş, nereyedir?
Ben, daha bir özel, daha bir güzel dâvetler istiyorum Sen’den. Daha sakin, daha yakın, daha içi pak eden görüşmeler; ulaştığı yerleri aydınlatan manası güçlü, aydınlık sesler istiyorum.
Sorgu meleklerinin ‘Rabbin kim?’i gibi, daha keskin, daha harbi, uyandıran sorular bekliyorum Senden. Yarayı saran, ağrıyı dindiren, şüpheleri yok eden hap gibi kelimeler bekliyorum Katından.
Artık daha yavaş, daha dikkatliyim kıyamda. Saygıyla, hürmetle, muhabbetle eğiliyorum Huzurunda. Bir kul olarak secdede, nazla, niyazla Seninle konuşuyorum. Affedildiğimi, benden razı olduğunu hahişle duymak istiyorum. Yavaşla zaman; kayıkçı, aheste çek küreklerini; rüzgâr, esme, dur; dönme dünya, şimdi daha derin, daha hayati beklentilerim var, kopma kıyamet!
Derdimi uzletimde daha uzun, daha anlaşılır, daha ayrıntılı, daha sakin, sınırsız zamanlarda paylaşmak istiyorum Sen’inle. Kelime kelime, cümle cümle, tane tane, dökmek istiyorum içimi Sana. Bin bir pişmanlıklar içinde ‘terk’lerimi, bin bir muhabbetlerle ‘emir’lerini kabul etmek istiyorum. Daha erken ulaşıp fecirde Huzur’una, kimsecikler yokken orada olmak ve daha bir özel görüşme istiyorum Sen’den. Daha bir yönelmek istiyorum bütün yüksek duygularımla, daha bir rahat nefes almak huşu içinde, daha bir yüzümü çevirip masivadan ve daha bir yönelmek diliyorum Kibriyana.
Daha bir hayret ve mahviyet içinde, daha bir muhabbet ve ubudiyet, daha bir acz, fakr ve zaafla hissetmek istiyorum dem ve damarlarımda Varlığını. Ve artık daha bir çekilip köşeme, Cennetle müjdelenmiş gibi sevinç gözyaşları içinde, özel mi’raç saatlerini, özlemle, dört gözle, hasretle bekliyorum.
Senin yolunda olmak/ölmek ne güzel. Feda olsun binler hayatım, feda olsun Rüyetin için binler Cennetim. Bin yılı Cennetin bir saatine mukabil gelmeyen, daha bir ‘özel görüşme’ diliyorum Sen’den.