Risale-i Nur hizmetleriyle tanışmış olmak, yerine dünyevî başka hiçbir şeyin konulamayacağı bir büyük nimettir.
Yani inançlı insan için, düzenli ibadetlerini, okumalarını yapabilmesi, Allah’ıyla sağlıklı konuşabilmesi ve O’nu anlayabilmesi, kendini anlatabilmesi, O’nun emirlerine uyup, yasaklarından kaçınabilmesi ve anne babaya, akrabaya hürmet edebilmesi ve kul hakkı kavramının, öldükten sonra her şeyin hesabının verileceği şuurunun kazanılmasından daha önemli ne olabilir.
Bundandır ki, bizi Nurlar’la tanıştıran, alıştıran, sevdiren, sebat etmeyi, istişare etmeyi bir ahlâk olarak öğreten insanlara ne çok şey borçluyuz.
Anladığımız bir şey var ki, kim bir konuda ifrat ediyorsa, o kişi o konuda tefrit de edebilir. Öğrencilik yıllarımızda, Nur medreselerinde bizlere özellikle içtimaî, siyasî dersler yapan bazı ağabeyler, zamanla bize okudukları siyasî derslerin tam zıddı olan organizasyonların içine girmek durumunda kaldılar. Buradan biz, içtimaî, siyasî derslerin de yine ortak beslenme, istikamet edinme arenamız olan şahs-ı manevî ile şekillenmesi gerektiğini anlıyoruz. Ferdî yorum ve düşünceler, dönemsel belki parlak gözükebilir, ama uzun vadede şahs-ı manevî görüşlerine karşı sönüyor.
Bize, Risale-i Nurlar’ın içtimaî, siyasî ‘ahrar çizgisi’ni ders yapan, demokrasiyi, hürriyeti, adaleti esas alan düşünceleri paylaşanlar, zamanla şahs-ı maneviden uzaklaşınca, bu yorumlarının tam zıddı olan çizgilerde görülmeye başladılar. Savrulma denen şey de bu olsa gerek.
Güzel olan bir şey var ki, o insanlar bizim elimize bir hizmet pusulası vermişlerdi: “İnsan yanılabilir, ama şahs-ı manevî yanılmaz.”
Anlatıldığına göre, Bediüzzaman, sadık talebesi Zübeyir Gündüzalp’e, ‘Zübeyir biz Nurlar’ı bıraksak başka bir mesleğe geçsek ne yaparsın?” der. Gündüzalp, tereddüt göstermeden, “Üstadım elinizi öper; siz gidin ben burada devam ederim derim.” diye cevap verir. Bu tam da satırdan beslenen bir dâvâ adamının, dâvâsına sadâkatinin yansıması cümleleridir. Biz de bize bu yolu öğretenlere, bu meşrebi sevdirenlere çok teşekkür borçluyuz. Allah hepsinden razı olsun, onları da, bizi de hak ve hakikatten, istikametten ayırmasın.