Karşımdaki insanın benim için ne dediği, o kişinin benim dünyamdaki değeri ölçüsünde anlam kazanıyor.
Sizce de öyle değil mi?
En ağır bir sözü de söylemiş olsa, o sözün kimin dilinden döküldüğü hemen merak edilmez mi? “Kim’ dedi!” demez miyiz?
Neredeyse, ne dediğinden daha önemli hale geliyor kimin dediği.
Düşünsenize, sizin gözünüzde hiçbir anlam değeri kalmamış bir insanın ne dediğinin ne önemi kalıyor. ‘Sinek vızıltısı’.
Oysa anlam değeri yüksek bir insanın, normal cümleleri bile size olağanüstü gelmeye başlayıp sizi ciddî etkilemez mi?
Aynı kişinin aynı cümlesi neden birisini ateşliyor da, diğerini etkilemiyor. Neden olacak, o birisi o muhtevaya inanıyor da ondan.
Sözün gücü kadar, sözün sahibi de o söze güç katıyor, etki katıyor.
Bediüzzaman, Muhakemat-155’te kendisine “Söyleyene bak, söylenene bakma” denildiğinde; o farklı bir yorum getirerek, “Fakat ben derim: “Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne içinde söylemiş? Ne için söylemiş?” diyerek sözün yerinde, makamında ve tesiri için bu noktaya dikkatleri çekmiştir.
Burada sözle birlikte sözün sahibi, sözün muhatabı, nasıl bir üslûp içerisinde söylendiği ve sözden maksadın ne olduğu da nazarlara sunuluyor.
Sözü güzel de olsa, sözün doğduğu insanî ve vicdanî mekanizma göçükse, o söze de müşteri olmamak gerektiği açıktır.
Peygamber Efendimiz (asm), ‘Çöplükteki yetişen gülü almayın.’ demektedir.
Söyleyenine faydası dokunmamış bir söz, söylenene ne götürsün?
Onun için halk arasında, ‘Kötü söz sahibine aittir.’ diyorlar ya, onun gibi.
Söz kadar, sözün sahibi de önemlidir.
Siz de bir sözü, kimin söylediğine bakmadan almayın.